5 Mart 2024 Salı

One Piece

 



One Piece 

(hala yayınlanmaya devam ediyor) - GÜNCELİM
 
Tür: Aksiyon, Macera, Komedi, Süper Güçler, Dram, Fantastik, Shounen
 
Bölüm:
Yıl: 1999 - ?

 
İzleme Sırası
 
  • OVA:
- One Piece: Taose! Kaizoku Ganzack (1998) - 28 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 1: The Movie (2000) - 51 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Umi no Heso no Daibouken-hen (2000) - 49 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 2: Clockwork Island Adventure (2001) - 55 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Jango no Dance Carnival (2001) - 6 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 3: Chopper's Kingdom on the Island of Strange Animals (2002) - 56 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Yume no Soccer Ou! (2002) - 5 dk
 
 
  • Movie:
One Piece Movie 4: Dead End no Bouken (2003) - 1 saat 35 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Oounabara ni Hirake! Dekkai Dekkai Chichi no Yume! (2003) - 46 dk
 
- One Piece: Mamore! Saigo no Dai Buta (2003) - 46 dk
 
 
Movie:
- One Piece Movie 5: The Curse of the Sacred Sword (2004) - 1 saat 35 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Take Aim! The Pirate Baseball King (2004) - 5 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 6: Baron Omatsuri and the Secret Island (2005) - 1 saat 32 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: The Detective Memoirs of Chief Straw Hat Luffy (2005) - 43 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 7: The Giant Mechanical Soldier of Karakuri Castle (2006) - 1 saat 34 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Straw Hat Theater (2005 - 2012) - 13 Bölüm (3 dk)
 
  • Movie:
- One Piece Movie 8: Episode of Alabasta - The Desert Princess and the Pirates (2007) - 1 saat 30 dk
 
- One Piece Movie 9: Episode of Chopper Plus - Fuyu ni Saku, Kiseki no Sakura (2008) - 1 saat 53 dk
 
- One Piece Movie 10: Strong World (2009) - 1 saat 55 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 11 3D: Mugiwara Chase (2011) - 30 dk
 
 
  • Special:
- One Piece 3D: Gekisou! Trap Coaster (2011) - 12 dk
 
- One Piece: Episode of Nami - Episode of Nami: Tears of a Navigator and the Bonds of Friends (2012) - 1 saat 46 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 12: Z (2012) - 1 saat 48 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Glorious Island (2012) - 2 Bölüm (5 dk)
 
- One Piece: Episode of Luffy - Hand Island Adventure (2012) - 1 saat 42 dk
 
 
  • OVA:
- One Piece: Romance Dawn (2012) - 33 dk
 
 
  • Special:
- One Piece: Episode of Merry - Mou Hitori no Nakama no Monogatari (2013) - 1 saat 46 dk
 
- One Piece 3D2Y: Ace no shi wo Koete! Luffy Nakama Tono Chikai (2014) - 1 saat 48 dk
 
- One Piece: Episode of Sabo - 3 Kyoudai no Kizuna Kiseki no Saikai to Uketsugareru Ishi (2015) - 1 saat 46 dk
 
- One Piece: Adventure of Nebulandia (2015) - 1 sat 46 dk
 
- One Piece Film: Gold Episode 0 - 711 ver. (2016) - 10 dk
 
- One Piece: Heart of Gold (2016) - 1 saat 44 dk
 
 
  • Movie:
- One Piece Movie 13: Gold (2016) - 2 saat
 
 
  • Special:
- One Piece: Episode of East Blue - Luffy to 4-nin no Nakama no Daibouken (2017) - 1 saat 46 dk
 
- One Piece: Episode of Sorajima (2018) - 1 saat 45 dk
 
 
  • OVA:
- One Piece Film: Strong World Episode 0 (2019) - 18 dk
 
  • Movie:
- One Piece Movie 14: Stampede (2019) - 1 saat 41 dk
 
  • Movie:
- One Piece Film: Red (2022) - 1 saat 55 dk
 





Konusu:
Para, şan, şöhret ve güç. Bu dünyadaki her şeyi elde eden adam, efsanevi Korsanlar Kralı Gol D. Roger tüm denizlere hâkim olur. Yegane hazine 'One Piece'i ele geçirir. Denizciler tarafından yakalanır. Korsanların devrini bitirmek için idam kararı verilir. Roger’ın idamı sırasında "Servetim ve hazinem mi? Eğer istiyorsanız almanıza izin vereceğim. Arayın. Hepsini o yerde bıraktım." demesi üzerine herkes denizlere açılır ve Grand Line'ın yolunu tutar. Böylece büyük korsan çağını başlatmış ve denizlerde sudan çok korsanların cirit attığı bir çağ başlatmıştır. Ancak Grand Line'a girmek öyle kolay değildir, orada canlı kalabilmek ise imkansızdır.
Ana karakterimiz, yanlışlıkla şeytan meyvesi yiyerek vücudunu lastik gibi kullanabilme yeteneği kazanan Monkey D. Luffy de bu çağa yetişmiş, gözü pek ve güçlü ama önlenemeyen disiplinsiz bir gençtir. Dostu olan Kızıl Saçlı Shanks'a duyduğu hayranlıktan dolayı korsan olmak ister. Luffy'nin en büyük hayali ise Korsanlar Kralı olmaktır. Çünkü ona göre Korsanlar Kralı denizlerdeki en özgür kişidir. 17 yaşına geldiginde denizlere açılarak hayalini gerçekleştirmeye çalışır ve bu noktadan sonra Luffy yolculuğu sırasında ekibini toplayıp kendi tayfasını kuracak ve One Piece'i bulmak için Grand Line'da birbirinden tehlikeli ve eğlenceli maceralara atılacaktır.
 
 
Nereden nasıl başlamalıyım bilmiyorum. Bu efsaneyi nasıl tanıtabilirim onu da bilmiyorum. Birçok kişiye göre tanıtıma gerek yok gerçi ama yine de bilmeyenler var ve ben de ona göre bir yazı yazacağım. Elimden geldiğince bahsedeyim.
Mangası dünyanın en çok satan mangası durumunda. Milyonlarca fan, milyonlarca satış, milyonlarca ürün, ciltler...
One Piece, anime sevenlerin ismini bilmeme şansı olmayan, büyük bir fan kitlesi olan, 1997 yılında Eiichiro Oda tarafından yaratılmış shounen manga serisi ve 1998’de de anime serisine uyarlanmıştır, ve hala yayınlanmaya devam etmekte olan efsane bir yapımdır. Harika işlenmiştir. Daha ilk bölümde ucundan gösterilen olayın 500. bölümde konuya bağlanmasını görünce mangakaya hayran oluyorsunuz.
 
 
One Piece'in mangasında 1000'den fazla cilt ve animesinde 1000'den fazla bölüm bulunmakta. 20 yılı aşkın bir seriden bahsediyoruz sonuçta. Bir seri o kadar zamandır hala devam ediyorsa, hala bu kadar seviliyorsa efsaneviliği hakkında tartışmaya gerek yok diye düşünüyorum.
Aslında sırf bu yüzden One Piece izlemeyenlerin “çok uzun” diyerek çekindiği ve izlemeye korktuğu, izleyenlerin ise “keşke bir 1000 bölüm daha olsa” dediği, kendi türünün üç büyüklerinden biri olan, bizi mezara gömüp sonra final vereceğini düşündüğümüz efsanevi bir animedir. - Her ne kadar artık sona yaklaştığını hissetsek de.-  One Piece 1000 küsür bölümlere gelmesine rağmen kimsenin bitsin artık diyemediği tek anime heralde. Yeni başlayanlar için her an bitti bitecek gibi bir korkunuz olmayacak. Yeni başladıysanız bunun keyfini çıkartın.  Hala bir türlü izlemeye başlamaya cesaret edemeyenlere söylemek istediğim; One Piece'de çok fazla bölüm var ama çok hızlı izleniyor. Bu yüzden aslında çok fazla bölüm olması asla korkulacak bir durum değil, çünkü bir kere sardınız mı sıradaki bölüm tuşuna korkmadan özgürce basabiliyorsunuz. O kadar sürükleyici ki, kısa sürede yarılayacaksınız ve nasıl olduğunun farkına bile varmayacaksınız. Bu yüzden hiç korkmadan bu yazıyı okuduktan hemen sonra ilk bölümü açıp izlemeye başlayabilirsiniz :D Tabii bana sorarsanız hızlı izlemenizi değil de tadını çıkartarak izlemenizi öneririm. Size şunu söyleyeyim, One Piece'de duyabileceğiniz tek pişmanlık neden daha önce izlemedim pişmanlığıdır.
Bir animeden ne bekliyorsanız One Piece'de mevcut. Aksiyon, komedi, macera ve gizem hepsi bu hikayenin içinde var. Öyle dramatik durumlar hiç yok diyemem ama pek yok diyebilirim, her zaman eğlence ve macera ağırlıkta ama yine de üzüntüden de gülmekten de gözlerinizden yaş getirecek bir kaliteye sahip. Gizem tarafı da çok iyi işlenmiş. Bir de doyurucu bir aksiyona sahip. Sürekli heyecan var animede. İzlemeye bir başladığınızda; kaç bölüm izlediğinizi sayamıyorsunuz bir noktadan sonra. Tabi ilk başlarda alışana kadar biraz sıkıcı gelebilir ama birkaç bölümden sonra bağımlısı olacaksınız.
 
 
Neden seviyoruz biz bu animeyi bu kadar?! Korsanlara nasıl bu kadar sempati duyulabilir?!
 
Normalde korsanlar keyfine insanları öldüren, paralarını çalan kötü kişilerdir ama bizim Hasır Şapka tayfası öyle değiller tabii tahmin edeceğiniz üzere, onların asıl amacı macera ve eğlence. Burda kötü korsanlar da var tabii, bizimkiler de zaten baskı altındaki kitleleri kurtarıp, kötü korsanları ortadan kaldırıyor. Bu yüzden uzaktan bakıldığında korsanları iyi göstermeye çalışmışlar gibi durabilir. Ama bu doğru değil. Her ne kadar korsan diye anılsalar da korsanlığı normal korsanlar gibi yapmıyorlar. Onlara korsan isimin getirdiği şey sadece denize açılıp, tayfa kurup, hazine aramak ama bu onlar için bol macera yaşayıp, iyi arkadaşlar edinip, güzel anılar biriktirebilmeleri için sıradan bir hedef sadece. Animede de korsanlar kötü olarak kalıyor ama herkese de önyargıyla yaklaşılmaması gerektiğini anlatıyorlar bize. Animeyi güzel yapan şeylerden biri de bu.
Konusu ve işlendiği dünya nedeni ile uçsuz bucaksız olması animenin en güzel yanlarından biri. Yani sürekli takip etsek de bizi bir şekilde sürekli şaşırtmayı başarıyor.
 
 
"İnsanlar 2'ye ayrılır. One Piece izleyenler ve izlemeyenler."
 
 
One Piece dünyası çok farklıdır: İki büyük denizi, tek kıtası olan bir Dünya'da, Şeytan meyvesi yiyenler, kılıç ustaları, devler, cüceler, normal insanlar, gladyatörler, denizciler, korsanlar, balık adamlar, büyük insanlar, uzun kollular, uzun bacaklılar ve daha nicelerin olduğu, fantastik bir evren anlatılır bu animede. Efsanevi güçler efsanevi yetenekler. Hepsi bir arada! Fakat çok farklı bir evrende geçse bile kendimize çokça pay çıkarabilmenizi sağlıyor.
 
 
Konsuna biraz daha hakim olabilmeniz için biraz Şeytan Meyveleri'nden bahsedelim.
Normal meyvelerin dışında bir de farklı olarak şeytan meyveleri vardır ve her şeytan meyvesi farklı bir özellik/yetenek taşır. Şeytan Meyvesi, yenen meyvenin özelliğine göre onu yiyen kişiye güçler verir. Bu güçler kullanıcı ölene kadar onu terketmez. Fakat bu meyveyi yiyenlerin yüzme yeteneği kaybolur ve bir daha denizde yüzemezler. Daha doğrusu deniz suyuna karşı güçsüzleşirler ve hareket edemez hale gelirler. Denize düştüklerinde tek başlarına kurtulma ihtimalleri hiç yoktur. Ayrıca Kairouseki (Deniz Taşı) olarak bilinen maddeye dokunduklarında da güçleri etkisiz hale gelir ve kullanıcı güçsüz, bitkin bir hale düşer. Şeytan meyvesi yeteneği her ne kadar büyük bir güç ve avantaj sağlasa da bir korsan için denizde yüzememek büyük bir olaydır aslında, bu yüzden de herkes yemek ister gibi bir durum da yoktur. Şeytan meyvelerinin tatları berbat olduğundan insan kendini zehir yiyormuş gibi hissetmektedir. Ayrıca şekilleri ve renkleri farklıdır. Belirli bir zaman diliminde her tip meyveden sadece bir tane bulunmaktadır. Meyveden tek bir ısırık almak meyvedeki yeteneğin geçmesi için yetelidir. Bir söylentiye göre bir meyve yendiğinde, o meyvenin gücünü veren şeytan yiyen kişinin içine girermiş ve eğer ikinci bir meyve yenirse, bu iki şeytan birbiriyle savaşacağından kullanıcının bedeni patlarmış. Bu yüzden bir kişi farklı iki şeytan meyvesi yiyemez. Yediği takdirde vücudundan hiç bir parça kalmayacak şekilde parçalanacaktır.
Üç çeşit şeytan meyvesi türü vardır:
  • Paramecia: Bu tür meyveler kullanıcılarına insan üstü güçler verir. 
  • Logia: Bu meyve türünden yiyen bir kullanıcı, vücudunun herhangi bir kısmını meyvenin verdiği doğa gücüne (ateş, çelik vb.) çevirebilme ve kontrol edebilme yeteneği verir. 
  • Zoan: Bu meyve türü, kullanıcının hayvan ya da insan-hayvan karışımı bir dönüşüm geçirmesine olanak verir. 
 
 
 
Anime'nin çizimlerinden de bahsedelim biraz. Eğer One Piece‘e yeni başlayan biri iseniz, yıllardır süren bir seri olması sebebi ile ilk bölümlerdeki çizimler hoşunuza gitmeyebilir ve çocuksu gelebilir ama seri zamanla olgunluk kazanacak ve kendinize pay çıkarmanızı sağlayacak. Daha yeni bölümlere geldiğinizde çizim kalitesi de yükseliyor. Yani şöyle diyim, çizim tarzı eski halinin çok dışına çıkılmamış, bu da bence iyi bir şey. Çizim değişseydi daha kötü olurdu. Her animenin bir çizim tarzı var, One Piece'inki baya alışılmışın dışında, kendine has. Bence çizimleri çok rahat gelişebilirdi ama bilerek geliştirilmediğini düşünüyorum, çünkü One Piece artık böyle sevildi böyle kabul edildi zaten. One Piece'i One Piece yapan bu çizimleri. Standardın dışında ve çizimlerin çok da önemi olmadığını görüyorsun, bazı animeler vardır çizimini beğenmeyince izleyemiyorsun çekilmez geliyor ama One Piece öyle bir şey ki bu çizimlere rağmen izletiyor kendini. One Piece çizimlerden öte çok güzel bir seri. Çizimlerine rağmen kendisini izletebilen tek anime. Ben çizim tarzını çok da önemseyen biri değilimdir, hatta One Piece'in çizimleri de kötü değil bence (ya da alıştığım için öyle geliyor bilemedim) ama bazıları için büyük rol oynadığından bu konuya parmak basmak istedim.
 
 
One Piece'in en büyük artısı, her şeye rağmen izlememizi sağlayan en büyük etken kesinlikle karakterleridir.
Ana karakter olduğundan Luffy'den biraz bahsedeyim ilk önce, ki zaten fazlasıyla dikkat çeken bir karakter. Luffy saf bir karakterdir, aklı bir karış havadadır, etrafta gördüğü değişik tipleri daima tayfaya davet eder. Ayrıca korkusuz bir yapısı vardır. Kavgadan kaçmaz. Luffy genelde “aptal” bir karakter gibi görünse de savaş alanındayken tam bir dahi. İş kavgaya geldiğinde Luffy çok ciddileşir ve hayret verici bir şekilde kafası çok iyi çalışır. Lastik meyvesi güç bakımından çok vasat bir meyve olsa bile Luffy meyvesini zekice kullanarak potansiyelinin üstüne çıkıyor. Aynı şekilde güçlü yan karakterler var animede. One Piece‘de aşığı olabileceğiniz çok karakter var, çoğu anime ana karakterini sevdirip onun üzerine yoğunlaşırken bu anime sizi sadece başkaraktere bağlamıyor. Yan karakterlerin her birinin karizma olmasının yanı sıra dövüş sahneleri de gayet iyi çiziliyor ve sunuluyor. Yan karakter olmalarına rağmen dövüşlerinin üzerinde tıpkı ana karaktermiş gibi durularak, özenle hazırlanabiliyor ve bu gerçekten büyük bir artı.
Anlayacağınız One Piece'de düşmelere doyamıcaksınız. Zoro mu dersin, Sanji mi dersin, Ace mi dersin, Low mu dersin... kimler kimler. Ayrıca Luffy ye de düşeceksiniz. Biraz aptaldır, maymundur kendisi ama gerektiğinde öyle bir şey yapar ki senin kalbini kazanır. Ayrıca Luffy gibi bir arkadaş isteyeceksiniz. Hatta o kadar bölümden sonra Luffy senin bir arkadaşın olacak. Luffy'yi diğerlerinden ayıran en önemli özelliği ise bana göre düşünme şekli. Luffy'nin düşünce yapısı hayata tutunmamı sağladı diyebilirim. Luffy'nin verdiği enerji bambaşka. Umursamaz, vurdumduymaz, saf, mal biri olabilir, kaptanlık yeteneği olmayabilir ama onun o yüreği, pozitifliği, enerjisi, dayanıklılığı, pes etmeyen inatçılığı sizi öyle motive ediyor ki etkilenmemeniz imsansız. Bu yönüyle size aşırı büyük bir motivasyon aşılıyor. Bazen gülüyorsun katıksız aptal diye ama bazen de aşırı saygı duyuyorsun. Bazen kendinizi "elini ayağını öpeyim paşam sen en iyisini hak ediyorsun, beni halı diye ser üstüme bas ayakların kirlenmesin" tarzı şeyler derken bile bulabilirsiniz :D Aynısı Zoro'ya da oluyor tabii
:D Bazen Zoro birini doğradığında kalbinizi de doğrayıp geçiyor gibi gelebilir. Ayrıca bir noktadan sonra güzelleşen kadın karakterleri ise ayrı bir artı.
One Piece, başta arkadaşlık olmak üzere birçok duyguyu içinize işleyebiliyor. Kendinizi tayfanın bir parçası gibi hissediyorsunuz. Tüm ekiple aranızda derin bir bağ oluşacak.
Hepsi senin kardeşlerin, arkadaşların oluyor. Onlar üzüldüğünde üzülüyor, güldüğünde gülüyor, ağladığında ağlıyor, acı çektiğinde sen de hissediyorsun acıyı. One Piece'i en güzel yapan şey de karakterlerin çok içten olması, kendine çok yakın hissediyorsun sanki gerçek hayattan bir arkadaşınmış gibi, hayatlarımız bu kadar farklı olmasına rağmen hem de.
Ama tabii One Piece'in en artı yanı One Piece olmasıdır ^^.
 
Peki animenin eksi yanları yok mu? Var tabii! Ama çok değiller. Kendimce bunlardan sadece iki tanesinden bahsedeceğim size. Bana göre One Piece'in kötü yanlarından biri: Bölümlerin çoğu zaman aşırı uzatılıyor ve yavaş işleniyor olması. Bölümlerin uzatılmasında ve yavaş işlenmesinde sorun yok aslında, bu sayede daha sindire sindire izleyebiliyoruz ve daha akılda kalıcı oluyor ama bu normal bir uzatma değil, asıl sorun aşırı uzatılması, uzatılmasının da uzatılması, hatta uzatılmanın uzatılmasının uzatılması bile diyebiliriz. Artık izlerken “yeter artık bitir şu işi” diye cinnet geçirdiğimiz zamanlar bile olabiliyor bazen. Biraz sıkıyor bu durum yani. Animenin bana göre diğer kötü yanı ise: Güçlü, sevilen, merak edilen birçok karakteri çok az izleyebiliyor olmamız. Çok fazla kaliteli karakter olduğundan bahsettik. Kendisine bu kadar insanı bağlayabilen karakterler çok az sahnede gösteriliyor. Onları izleyememek büyük kayıp, harcanan birçok kaliteli karakter var malesef. Onları da doya doya izleyebilseydik 10/10 olurdu. Gerçi bu şekilde bazı karakterlere daha çok merak uyandırıyor ama tabii bu merakı karşılayabilmek asıl nokta.
Öyle ya da böyle daha final vermemiş olmasına rağmen efsaneleşmiş bir anime One Piece! 
Kimi zaman güldüren, kimi zaman duygulandıran, kimi zaman heyecandan hop oturup hop kaldıran harika bir anime. Bir de ölmeden finalini görebilirsek :D İnsan bunu diyor ama bi yandan da hiç bitsin istemiyor. Ben ne kadar da izlesem doyamıyorum One Piece'e, bu animede şeytan tüyü var, resmen yaşam tarzı oluyor insanın. One Piece benim hayatım oldu. Bitince n'apıcam hiç bilmiyorum. Ağır depresyona gireceğim büyük ihtimalle.
Bence siz de vakit kaybetmeden izlemeye başlayın derim ^^ Sonra da One Piece'i bütün arkadaşlarınıza önerin, büyük sevap işlersiniz :D :D Bu söylediğimi izleyince daha iyi anlayacaksınız ^^
 
Son olarak şunu söylemek istiyorum:
One Piece sevmeyenler sadece One Piece izlememiş olanlardır.

 

 





________________________________________________________

Kaynak: turkanime.net; figurex.net; bilimus.com; 22dakika.org; asialogy.com; frmtr.com; yeppuu.com 


11 Aralık 2023 Pazartesi

Mushishi

Tür: Fantastik, Tarihi, Macera, Gizem, Hayattan Kesitler, Doğaüstü Güçler, Seinen
 
Sezon 1
Bölüm: 26
Yıl: 2005 - 2006
 
  • Special:
- Mushishi: Hihamukage (2014)
 
Sezon 2: Mushishi Zoku Shou (1. Kısım)
Bölüm: 10
Yıl: 2014
 
  • Special:
- Mushishi Zoku Shou: Odoro no Michi (2014)
 
Sezon 2: Mushishi Zoku Shou (2. Kısım)
Bölüm: 10
Yıl: 2014
 
  • Movie:
- Mushishi Zoku Shou: Suzu no Shizuku (2015)
 
 
 
Konusu:
Mushiler Dünya üzerinde çok eski zamanlardan beri varlığını sürdüren varlıklardır, ne bitki ne de hayvan olarak adlandırılabiliyorlar, var ile yok arasında yaşayan, yaşam ve ölüm arasında bulunan basit yapılı organizmalardır. Tehlikeli ve tehlikesiz binlerce çeşidi olan ve bilinç kazanabilen yaratıklar olarak karşımıza çıkıyorlar. Genelde havada süzülen saydam şekillere benzeyen Mushi’leri varlık ile hiçlik arasında yaşadıkları için her insan göremez, sadece bazı kişiler görebilir. Yaşamak için bazen insan bedenine ihtiyaç duyuyorlar ve bedenini kullandıkları insana bazen hiç bir zarar vermezken bazen de ölümüne sebep olabiliyorlar. Her iki durumda da, işler çıkmaza girdiğinde Mushi ustası olan “Mushishi” denilen kişiler olaya dahil olur. Mushishi'ler, Mushi'leri görebilen, onları inceleyen ve onlar hakkında bilgi sahibi olan, Mushi'ler ve insanlar arasında dengeyi sağlamakla görevli, seyyar Mushi uzmanlarıdır. Bu hikaye bir Mushishi olan Ginko’nun maceralarını anlatır. Ginko, yaşı ilerledikçe varlığının Mushi'leri kendisine çektiğini ve uzun süre yaşadığı yerleri Mushi'lerin işgal ettiğini fark eder. Bitkiler, hayvanlar ve Mushi'ler doğada uyum içinde yaşamak zorundadır. Eğer doğanın dengesi bozulursa Mushi'ler her şeyi yok etmeye başlıyorlardır. Bu yüzden Ginko, Mushishi olup gezgin olarak hayatına devam eder, halk arasında ki söylentilere bakarak Mushi'lerin olduğu yerlere gider. Varlığını bilmeyen ve Mushi'lerden dolayı zor duruma düşmüş insanlara yardım eder ve Mushi'ler hakkında daha çok şey öğrenir.

 

 

 

Hikaye genel olarak Ginko’nun seyahati sırasında karşılaştığı mushi ve insanların hikayelerinden oluşuyor. Her bölümde Ginko kasabadan kasabaya, dağları nehirleri dolaşarak Mushi'lerle başları dertte olan insanlara yardım etmekte. Ginko’nun her gittiği yerde mutlaka Mushi'lerle başı dertte olan insanlar oluyor ve Ginko bu insanlara yardım ederken aynı zamanda Mushi'lere de yardım ediyor. Ana karakterin Ginko olmasına rağmen aslında esas karakterler Mushi'lerdir, Ginko çoğu zaman hikayede yan karakter gibi kalır. Yani Ginko gibi karizmatik bir karakterin epik maceralarından çok mushilerin gizemini izliyoruz.

Animeden aksiyon, hızlı sahneler ve aşırı romantik sahneler beklemeyin. Daha çok insan ilişkileri, insanlarla Mushi’lerin ilişkileri, dertleri ve çözümleri odak noktası. Her ne kadar doğaüstü, gizemli bir yapıya sahip olsa da, olaylar tamamen dinginlik içinde sürüyor gidiyor. Mushishi‘yi izlemek Ginko ile birlikte çıktığınız sakin bir yolculuk gibidir. Atmosfer genelde sakin, animenin temposu genel olarak durgun ve yavaş ama bu sıkıcı olduğu anlamına gelmiyor. Her bölüm Ginko ile beraber başka bir Mushi türünün varlığına şahit oluyoruz. Mushi çeşitliliği de bir hayli fazla olunca aynı şeyler asla tekrarlanmıyor. Her bölüm inanılmaz bir hayal gücüyle oluşturulmuş bir dünyada geçen ve Japon efsanelerine yer verilmiş kısa farklı farklı hikayelerden oluşuyor. Bence hikayeler çok ilgi çekici ekrana kilitleyen türden, baya enteresan olaylar var ve insan merak ediyor nasıl olmuş ve nasıl sonuçlanacak diye, bölüm boyunca merakla izleyip tüm bunları takip ederken zaten farkına varmadan bölüm bitiyor, yani gayet akıcı ve her bölüm bir sonuca varıyor merak etmeyin, iyi veya kötü. Kısacası Mushishi’de her bölüm diğerinden bağımsız ve film tadında. Tabii ana karakterimizin hikayesine de (bir kısmına) şahit oluyoruz.

Mushishi’nin mangakasının yaptığı açıklamaya göre anime Edo ile Meiji dönemleri arasında geçiyor. Mushishi’de Ginko hariç tüm karakterleri geleneksel Japon kıyafetleri içinde görüyoruz ama Ginko daha modern bir görünüm ile karşımıza çıkıyor. Baş rolümüz Ginko, animenin sakin havasına uygun olarak oldukça sakin bir karakter. Karşılaştığı olaylar ne kadar şaşırtıcı ve zor olursa olsun soğukkanlılığını koruyor ve üstesinden geliyor. Ginko'nun en etkileyici yanı ise Mushi'ler konusunda ki bilgi birikimi. Bütün Mushi'leri büyük titizlikle incelemesi ve her duyduğu efsanenin peşinden dağ, taş, dere, tepe, kar, kış demeden takip etmesi taktire şayan. Ayrıca ilk bakışta öyle gelmese de aslında baya hoş bir bey ^^

Çizim olarak doğa ve manzara görselleri çok güzel. Anime'de doğal yaşam çok güzel animasyona dökülmüş. Oldukça pastel renkler kullanılmış. Çizimleri kadar müziklerini de övmek lazım tabii. Animenin müziklerinin ödüllü olduğunu da ekleyelim. Birbirinden orjinal hikayeleri tamamlayan müzikler ve görsel şölen de eklenince tam bir sanat eseri olmuş. Zaten sakin havasına bir de bunlar eklenince, size huzur getiren bir anime olmuş. Anime size gerçek yaşam ve hayal alemi arasında kalmışsınız gibi bir his veriyor.

Fakat eleştirilecek bir yanı yok mu var tabii, o da karakter çizimlerinin birbirine benzemesi. Ginko dışındaki bütün karakter çizimleri neredeyse birbirinin aynısı. bu konuda baya eksik buldum açıkçası, benim başlarda bazı bölümlerde kafam karıştı hep aynı kişiler sandım ama sonradan alıştım tabii. Belki de karakterlerin bu kadar sade olması ve birbirine benzemesi daha çok bizden hissetirmiş de olabilir.

 

Ben bu animeyi baya sevdim, izlemesi çok keyifliydi ve bende güzel etkiler biraktı.

Kısacası: Mushishi bir terapi seansı gibidir. Mushishi klasik bir eser gibidir. Her kesime hitap edemeyebilir. Sadece yaşı olgun olanlarin izlemesini tavsiye ederim. Eğer dünyadan uzaklaşmak ve bir süre kafa dinlemek isterseniz aradığınız yapım Mushishi olabilir. 

 

 

_______________________________________

cr: figurex.net; frmtr.com; anime-inceleme.com

1 Kasım 2023 Çarşamba

Serial Experiments Lain


Tür: Avangart, Psikolojik, Dram, Gizem, Bilim Kurgu, Doğaüstü Olaylar, Gerilim


Bölüm: 13


Yıl: 1998
 



Konusu:
Serial Experiments Lain'de, 14 yaşındaki bir orta okul öğrencisi olan Lain Iwakura'nın hayatına konuk oluyoruz. Lain, işi bilgisayarlarla olan babası, ev hanımı annesi ve ablası ile beraber Tokyo’da yaşıyordur. Yakın gelecekte geçen animede, Wired adı verilen ağ bugünkü internetten bir adım öne geçerek insanların hayatının ayrılmaz bir parçası haline gelmiştir. Wired erişimi NAVI adı verilen güçlü bilgisayar sistemi ile gerçekleştirilmektedir. Wired'a bağlı insanlar, zamanlarının büyük bir kısmını ağdaki sanal yaşantılarına ayırmaktadırlar.
Fazlasıyla içine kapanık ve asosyal olan Lain, bilgisayar ve Wired'a hiç ilgi duymaz. Fakat olaylar günün birinde, Lain'in sınıf arkadaşı olan Chisa Yomoda'nın intihar etmesi ile patlak verir. Chisa'nın trajik ölümünün ardından Lain ve tüm sınıf arkadaşları Chisa'dan garip bir e-mail alırlar. Chisa mail'de, yalnızca bedeninin öldüğünü, bilincinin wired'da yaşadığını söylemektedir. Sınıf arkadaşları, olayı garip bir şaka olarak değerlendirip hayatlarına devam ederler. Ancak, Lain'in bu gizemli mail'in ardından wired'a olan ilgisi yavaş yavaş artar ve babasına son teknoloji bir NAVI aldırır ve sanal dünyanın derinliklerine inmeye başlar.
Çok geçmeden garip olaylar ardı ardına meydana gelmeye başlar. Lain sanal dünyayı ve sırlarını öyle bir eşeler ki artık gerçeklik ile sanal ortam arasındaki perde kalkmaya başlar ve Lain yolda yürürken bile sadece sanal dünyada görülebilecek türden şeyler görmeye ve sesler duymaya başlar. Ayrıca sanal dünyada bulunan başka bir Lain’de hem Lain’in hem de bizim kafamızı iyice karıştırmaya başlar.


Serial Experiments Lain; gerçeklik, kimlik, iletişim sorunları, tanrı, zaman-mekan, hafıza ve bilinç gibi bir çok olguyu sorgulayan metafiziksel bir animedir.

Animede iki dünya var. Biri Real world (gerçek dünya), diğeri ise The wired (sanal dünya). İnsanlar bizim gibi dışarıdan değil bir nevi sanal dünyaya girerek internet ortamında dolaşıyor. Konusu ne kadar sıradan gelse de işlenişi tahmin bile edemeyeceğiniz türden. Anlatmak istediğini sıradışı bir dille ve seyirciden anlamak için çabalamasını bekleyerek anlatıyor. Anime, düşünce akışının takibi açısından, tamamen anlaşılması en zor yapıtlardan biridir. Bu anime sabır gerektiren bir uğraş. Kendinizi tamamen vererek izlemelisiniz. Buna rağmen ilk bölümlerde kafanız baya karışacaktır bu normal, fakat son bölümlere doğru konuyu kavrıyorsunuz ama hala anlayamadığınız şeyler olacaktır. Gerçi Lain'in kendisi bile çözememiş biz nasıl çözelim. Yayın tarihinin üzerinden bu kadar yıl geçmesine rağmen, hala farklı yorumlanan ayrıntılar ve kesin cevaba ulaşamamış sorular mevcuttur. Serial Experiments Lain, kendisini izleyicilerine defalarca kez tekrar ettirmiş ve üzerlerinde çok önemli etkiler yaratmıştır.

Açılış şarkısı "Boa- Duvet" çok güzeldir <3

Çizimleri oldukça ayrıntısızdır. Sadece odaklanılması gereken yerler çizilmiş. Anime içinde güzel diyaloglar bulunmaktadır. "Bir insanı kimse hatırlamıyorsa o insan gerçekten yaşamış mıdır?" gibi son derece felsefik bir içerik seri boyunca detaylıca işleniyor. Ağır temposu ve bu içeriği sayesinde insanları ikiye ayıran Lain hayatınıza yepyeni bir deneyim niteliğinde.

 

Sonuç olarak, hatlardan gelen seslerden, gölgelerdeki renklendirmelere, trafik ışıklarından, Lain’ın masumiyet simgesi ayı kostümlü pijamasına kadar, her karede binlerce gizlenmiş ayrıntı, Lain’i izlerken bulmaca zevki veriyor insana.

 

 

______________________________________________________

cr: animeler.net; 22dakika.org; turkanime.co; anime-inceleme.com


28 Eylül 2023 Perşembe

Tokyo Magnitude 8.0



Tür: Dram, Felaket


Bölüm: 11


Yıl: 2009
 
 
Konusu:
Tokyo Magnitude 8.0, Tokyo'da 8.0 şiddetinde bir deprem olması durumunda ne gibi bir ortamın oluşacağını gözler önüne seriyor ve bize animeyi küçük iki kardeşin açısından izletiyor.
Altıncı sınıf öğrencisi Mirai ve üçüncü sınıf öğrencisi Yuuki kardeştirler. Mirai, daha çok küçük yaşta olmasına rağmen hayattan bıkmış, usanmış ve hiçbir şeyden mutlu olmayan, her şeyden şikayet eden, somurtkan bir kızdır. Annesi ve babasının sürekli işleriyle meşgul olması ve kendisinin de devamlı küçük kardeşi Yuuki'den sorumlu olması vs. gibi durumlar Mirai'yi sıkan durumlardan bazıları. Yaz tatili geldiğinde Mirai'nin küçük kardeşi Yuuki, Tokyo’ya bağlı yapay Odaiba adasındaki robot sergisine gitmek ister. Hem babası hem de annesi çalışmak zorunda olduğundan Yuuki’yi pek istekli olmasa da ablası Mirai sergiye götürür. Sergide Yuuki çok eğlense de, Mirai’ın pek iyi vakit geçirdiği söylenemez. Sergi çıkışı Yuuki tuvalete gitmesi gerektiğini söyler ve Mirai de onu dışarıda bekler. İşte tam o an beklenmedik bir şey olur ve tam 8.0 büyüklüğünde bir deprem meydana gelir. Binaların çökmesini ve yerin çatlamasını korku ile izleyen Mirai, deprem bittikten sonra kardeşi Yuuki’yi aramak için çökmek üzere olan binanın içine girer. Burada daha önce de karşılaştığı ve bir motosikletli kurye olan Mari ile karşılaşır. Mirai ve Mari, Yuuki’yi binadan çıkarır ve evlerine beraber geri donmeye karar verirler. Çünkü hem Mirai ile Yuuki’nin hem de Mari’nin evi aynı istikamettedir. Tabi evlerine ulaşmaları o kadar kolay değildir. Çünkü doğal olarak metrolar, otobüsler, kısacası hiçbir şey çalışmamaktadır. Hayat bir anda felç olmuştur ve tek gidiş yolu yaya olarak enkazların arasından geçmektir.

 

 

Tokyo Magnitude 8.0’ın konusu aslında oldukça basit ama işlenişi çok iyi ve oldukça gerçekçi. Mirai ve Yuuki ebeveynleri için endişe duyarken Mari de daha dört yaşında olan kızı ve annesi için endişelenmektedir. Bir yandan aileleri acaba yaşıyorlar mı, iyiler mi psikolojinde ve duygu dengesizlikleriyle evlerine gitmeye çalışırlarken bir yandan da artçı depremlerle ve yemek, sığınak gibi ihtiyaçlarla baş etmeye çalışırlar. Ortada öyle bir tablo vardır ki, her taraf neredeyse enkaz olmuştur ve ölü sayısı sürekli artmaktadır. Hayatlarında ceset görmemiş iki küçük çocuk eve gitme yolunda onlarca cesetle karşılaşmaktadırlar. Mari ise hem çocukları teselli etmeye çalışırken, bir yandan da kendi çocuğunun akıbetini merak etmektedir. Bir depremzedenin gözünden olayları izliyorsunuz ve senaryo akışı ile atmosfer öyle iyi ki kapılmamak elde değil.

Görsel olarak da anime oldukça kaliteli ve deprem sahneleri bir hayli etkileyici. Elbette ölen insanlar, kan gibi şeyler ekrana fazla yansıtılmıyor ama kurgu ve atmosfer öyle iyi ki bunlara gerek kalmıyor ve kendinizi gerçekten oradaymış gibi hissediyorsunuz. İnsanların yaralarını sarma ve hayatta kalma çabaları yetiyor da artıyor.

11 bölüm gerek konusu gerekse karakterlerin yaşadıkları bakımından yeterli olmuş bence. Sonuçta kimse dünyayı kurtarmıyor, üstün maceralar, dövüşler yaşanmıyor. Üç depremzedenin Odaiba adasından evlerine gitmeye çalışmalarını ve yaşadıkları dramı büyük bir hayranlık ve içtenlikle izliyoruz. Bölümler o kadar akıcı ilerliyor ki ben bir oturuşta tüm bölümleri izledim ve bitirdim mesela.

Animede karakterlerin ruh halleri ve davranışları izleyiciye çok iyi aktarılmış. Karakterler size öyle güzel tanıtılıyor ki bu kısa seride dahi sanki onları gerçekten de tanıyormuşsunuz hissi uyandırıyor. İnsanlık duygularının mükemmel bir biçimde işlendiği ve izlerken gerçek insanlığı görebileceğiniz bir anime. Dram açısından baya başarılı bir yapım olmuş. Özellikle son bölümleri izlerken yanınızda bir mendil bulundurmanız yararınıza olacaktır diye düşünüyorum, şahsen ben hüngür hüngür ağladım da.

 

Tokyo Magnitude 8.0’ı izlemenizi öneririm. Bu denli gerçekçi, dram ağırlıklı ve yaşanmış veya yaşanması muhtemel bir olayı anlatan çok güzel bir anime.

 

 

___________________________________________

cr: anime-inceleme.com; tsubasaugur.blogspot.com

8 Temmuz 2023 Cumartesi

Fooly Cooly





Tür: Aksiyon, Komedi, Dram, Mecha, Bilim Kurgu, Sürrealizm
 


Sezon 1
Bölüm: 6
Yıl: 2000 - 2001
 


Sezon 2: FLCL Progressive
Bölüm: 6
Yıl: 2018
 


Sezon 3: FLCL Alternative
Bölüm: 6
Yıl: 2018
 
 





Konusu:
Bu tarz absürt animelerin en zor kısmı da konusunu anlatmaktır, insan nasıl anlatacağını bilemiyor cidden, söylediğin her şey spoiler olabilecek tehlikede, üstelik baya karmaşık bir anime. Özellikle de bu anime nasıl anlatılır hiçbir firkim yok, 3 sezon olduğu için bütün sezonları da kapsayan çok genel bir açıklama yapmaya çalışacağım konusuyla ilgili. Her sezonun konusunu tek tek ve detaylı anlatırsak içinden çıkamayız.
 
Hikaye Haruhara Haruko isimli pembe saçlı manyak bir kadının üzerine kurulu, ancak olaylar farklı kişilerin çevresinde gelişiyor her sezon.
Konusunu ilk sezonu ele alarak anlatırsak...
 
Nandaba Naota kendi halinde babası ve dedesiyle normal bir yaşam sürdüren 12 yaşında bir çocuktur. Naota'nın pek de sıradan olmayan sıradan hayatı, Haruhara Haruko'nun yoldan geçmekte olan Naota'nın kafasına bas gitarı ile vurması ile değişir. Darbenin etkisi ile Naota'nın kafasında içerisinden garip nesne ve varlıkların çıktığı bir şişlik oluşur. Ardından, yalnızca Naota ve ailesini değil aynı zamanda tüm evreni ilgilendiren tuhaf olaylar serisi başlar.
Aynı olay 2. sezonda Hidomi Hibajiri ve 3. sezonda Kana Koumoto karaktereriyle devam ediyor. Her sezon aynı şey mi oluyor diye düşünmeyin, ana konu aynı olsa da her sezon farklı kişiler, farklı hayatlar ve farklı hikayelerle birbirinden farklı 3 anime gibi sanki.
Yetersiz bir konu açıklaması gibi gözükebilir ama ben böyle uygun gördüm. 

 



 Konusu hakkında az çok fikir edindiyseniz anime hakkında biraz konuşalım.

FLCL ne konu olarak ne de karakterler açısından size kesin olarak hiçbir bilgi vermiyor, ilk bakışta ergenliğe girmiş birkaç gencin geçirdiği sorunları anlatıyor gibi görünse de, bölümler ilerledikçe hikaye derinleşiyor, olaylar gelişiyor. "6 bölümlük seride hikaye ne kadar derinleşebilir?" diye düşünebilirsiniz, fakat FLCL'de öyle bir tempo var ki, hikaye öyle bir hızla gelişiyor ki, "vay be" diyor insan. Her sezonda 6 bölüme dünyaları sığdırmışlar. Ancak 100 bölümlük hikayeyi 6 bölüme sığdırmaya çalıştıkları için animeyi takip edebilmeniz oldukça zor olabilir. Animeyi ilk defa izlemeye başladığınızda hiçbir şey anlamıyorsunuz. Sadece sürekli bir şeyler oluyor ve animenin hızına yetişip tarzına alışıp konuyu anlamaya başladığınızda anime bitmiş oluyor. Konusu oldukça karmaşık bir şekilde anlatıldığı için son bölümlerinde anca anlıyorsunuz.  FLCL'de bir sürü sembolizm var ama çoğunu tespit etmek zor. İlk bakışta saçma gereksiz şeyler oluyor gibi gelse de ciddi olarak kaleme alınmış bir anime. Aslında genel bir bakışla sembolik olarak, olgunlaşmayı (cinsel ve mental olarak), sisteme karşı çıkmayı ve birey olmayı anlatan bir hikayesi var diyebiliriz ama görmesi zor. Animenin tek kötü yanı konunun ilk izlemede tam olarak anlaşılamaması, çünkü çok karışık ve gelişen bazı olaylara anlam vermek zor, kesin olan bir şey seriyi anlamak için 1 kez izlemek yetmiyor, ama zaten böyle aşmış bir animeyi bir kere izlemek yetmeyecektir kimseye.

Anime sizi o maceradan bu maceraya sürükleyip duruyor. Aksiyon sahneleri gerçekten çok yaratıcı. İnsan hayal gücünün sınır tanıyamadığını işte o zaman anlıyorsunuz.

FLCL'nin en öne çıkan yanı animasyon kalitesi. özellikle robot savaşları ve çatışma sahnelerindeki akıcılık ve patlamalar göz dolduran, alkış tutturan cinsten. Ayrıca seri boyunca değişik animasyon teknikleri de seyircinin beğenisine sunuluyor, olaya bambaşka bir tat katıyor. Bazen manga tarzına geçilip olaylar kare kare aktarılıyor, bazen iki boyuttan üç boyuta geçilip seyircinin aklı başından alınıyor, bazen de south park stiline geçiyor.

Bu anime tek kelime ile ifade edilemeyeceklerden... ilginç, farklı, komik, eleştirsel, hızlı, aksiyon dolu, az biraz dramatik... kısaca, diğer anime standartlarının çok dışında, hatta kendi sınırlarını belirleyen çılgın bir çalışma FLCL.

 

FLCL bana göre insanların ya çok seveceği ya da hiç sevmeyeceği bir anime. Çünkü şimdiye kadar yapılmış en absürt anime ünvanına sahip.

Bu yüzden absürt şeyler sevmeyenler için çok saçma, gereksiz ve vakit kaybı gibi gelebilir, ama absürt şeylerin hastası olanlar için efsane bir yapım, ki absürtlük sevenler için bile izlemesi zor bir anime olduğunu kabul etmek lazım.

Kafanızı dağıtıp bir süreliğine bu hayattan ışınlanmak istiyor ve kafanızdan çıkan sivilcelerin dev robotlara dönüşmesini bile normal karşılayabileceğinize inanıyorsanız bu anime tam size göre ^^

 

 

__________________________________________________

Kaynak: anime.gen.tr; wordpress.com-rosstallica; eksisozluk

Gin no Saji (Silver Spoon)


Tür: Komedi, Okul, Hayattan Kesitler, Shounen
 
Sezon 1
Bölüm: 11
Yıl: 2013
 
Sezon 2
Bölüm: 11
Yıl: 2014
 
 
Konusu:
Gin no Saji, İngilizce adıyla Silver Spoon, kelime anlamı “Gümüş Kaşık” yan anlam olarak “Aileden kalan miras/servet” demek.
Seride olaylar ana karakter Hachiken Yuugo'nun etrafında dönüyor.
Aile sorunları olan Hachiken, ortaokulu bitirdikten sonra, ailesinden uzaklaşmak istediği için evinden uzak ve yurtta kalabileceği bir liseye yazılmak ister. “İyi bir lise” kazanma uğruna yaşadığı aile baskısı onu farklı noktalara sürüklemiştir. Lise sınavında yaşadığı başarısızlık üstüne rehber öğretmeninin yönlendirmesiyle, hiç düşünmeden Oezo Tarım Meslek Lisesi’ne yazılır. Bu okul tarım ve hayvancılık üzerinedir ve öğrencilerinin birçoğu çiftçi çocuklarıdır. Okulda sebze nasıl yetiştirilirden tutun, atların, ineklerin veya tavukların bakımı nasıl yapılır, anatomileri, sağlıklı gıda nasıl üretilir, besinlere konulan ek maddeler, veterinerlik, kısacası tarım ve hayvanlarla ilgili ne varsa onlar öğretilmektedir. Elbette kimya, matematik gibi dersler de vardır ama onlar ikinci plandadır.
Hachiken’in diğer öğrencilere nazaran derslerle arası çok daha iyidir ve okul birinciliğini hedefler. Okula ilk geldiğinde sınıf arkadaşlarının tabiri caizse ahmak olduğunu ve sınavlarda birinci olup iyi bir üniversiteye gidebileceğini düşünen Hachiken, zamanla hayatta her şeyin sınavlarda yüksek not almaktan ibaret olmadığını fark eder. Ayrıca diğer öğrencilerin tarım ve hayvanlar hakkındaki bilgisi kendisini hiçbir şey bilmiyormuş gibi hissetmesine de neden olur. Öte yandan kasabalardaki çiftçi ailelerin çocuklarından oluşan sınıf arkadaşlarının aile işini devam ettirmek gibi bir hedefi var iken, kendisinin bir hedefi olmadığının da farkına varır.
Seri bir yandan çiftçiliğin ve tarım hayatının nasıl olduğunu gözler önüne sererken diğer yandan bu işle uğraşan ailelerin yaşadığı zorluklara ve sıkıntılara da perde aralıyor.
İlk etapta şehirli bir çocuk olan Hachiken buradaki yaşama uyum sağlamakta zorlanır. Aileden kaçış yolu olarak gördüğü bu yatılı okul, ona vizyon katan bir yuva haline gelir. Sahip olacağı dostluklar ve edineceği tecrübeler ona yeni bir yol haritası sağlayacaktır.

 

 

İlk olarak neden illa liseli olmak zorundalar ben onu anlayamıyorum. Bence buraya üniversite daha çok uyardı, hatta izlerken de hep üniversiteliler diye kaptırdım kendimi ama zaman zaman liseli oldularını fark etmem "neden" dedirtti bana hep. Böyle lise mi olur allah aşkına -.- Neden üniversite değil de lise hala sorguluyorum mesela.

Herneyse, bunu bir kenara bırakırsak, diğer animelerle kıyaslayınca konu olarak baya farklı bir seri.

Hayvan sömürüsünün kan dondurucu gerçekliğini tam olarak olmasa da güzel sermişler gözler önüne. Hayvansal gıdaların soframıza gelmeden önce geçilen etaplar gösterilmiş, tabii animede gördüklerimiz kötünün iyisi. Güzel mesajlar veriyorlar iyi hoş da, sonunda yalan ediyorlar o mesajları, ne anladım ben bu işten. Sanki etten başka yiyecek yemek yokmuş gibi... Animede de tam olarak bunu diyor zaten biri. Tarımla uğraşıyorsunuz ulan, ne demek yiyecek başka bir şeyin olmadığından bunu yapmak zorundasın?! Siz ilk insan çağında mı yaşıyorsunuz da hayvan etinden başka yiyecek yemeğiniz yok?! Ekin, buğday, bakliyat, sebze başka gezegende mi yetiştiriliyor?!

Ayrıca karakterimizin yumurtanın nereden çıktığının kafasına yeni dank etmesi beni şaşırttı açıkcası. Hem madem o kadar tiksindin yumurtadan da etten de yemek zorunda değilsin ki -.- Neden bunları yemek gibi bir zorunluluğumuz varmış hissi verilmiş anlamadım. Pilavın üstüne yumurta kırmadan, et yığmadan yiyilmiyormuş gibi davranmaları çok saçma. Pilavı sade de yiyebilirsin, hadi sade yiyemiyorsun diyelim, başka birsürü alternatif var, ilki fasulye (kurufasulye pilavı japonlar nasıl keşfetsin bu kafayla :D), sonra değişik sebzeler, mantarlar vs.

Aslında evet, güzel mesajlar veriyor, ve sonunda bu mesajları yalan ediyorlar dedim ama aslında bunu da bir mesaj olarak algılıyorum nedense. Eti sadece tadı güzel diye tükettiğimiz gerçeğini yüzümüze şiddetli bir şekilde çarpıyor bu anime. Hayvanların sömürülmesinden, onları çok sevmesine rağmen acımasızca kesip etini yiyiyor olmasından bu kadar rahatsız olan, bu kadar üzülen kişi onca sorgulamanın, direnmenin sonunda bir lokma et yedikten sonra lezzetine tapıp her şeyi unutması saçmalığı başka türlü açıklanamaz.

Arkadaşımız bunu sorgularken de etrafındakiler sanki yanlış bir şeymiş gibi "senin yüzünden et yiyemezsek suçlusu sensin" demesi peki?! Yeme amk, zorunda değilsin, bu yanlış bir şey değil. Resmen et yemeyi normalleştirmektir, zorululaştırmaktır bu. Proteinler kimsenin umrunda değil, sadece ama sadece lezzetli geldiği için hayvanları sömürüp etini yiyoruz. Çünkü proteinleri başka besinlerden de alabilirsin ona kalırsa. Ki zaten hayvan etinden elde ettiğimiz protein sadece 4%. Sadece 4%! Sebzeler ve mantarlar yiyerek daha fazlasına bile erişebiliriz, ama öyle sadece domates biberle olacak şey değil tabii, çok daha geniş ve zengin bir alan olduğundan sofranda çeşitlilik gösterdiğin ve bol tuttuğun sürece gerekli her şeyi alabilirsin.

Mesela bir örnek; Shiitake Mantarının bir gramında 0.32-0.65 mg B12 bulunur. Yani 100 gram tüketilmesiyle neredeyse bir aylık B12 ihtiyacı karşılanabilir. 100 gr et ise en fazla bir günlük B12 ihtiyacını karşılayabilir. Ama etin tadı acayip güzel be kanka, naaparsın -.- kendi damak tadımızın zevki için hayvan sömürmek normal olmalı bu yüzden, dimi?!!!!!

Herneyse.

Genel olarak güzel, bilgilendirici bir anime, içinde yararlı bilgiler de var, öğretici bir anime olduğu için hoşuma gitti. Aile sorunları, önyargılar, emekler, fedakarlıklar, sorumluluklar da güzel anlatılmış. Ve ayrıca gerçekçi de. Her zaman her şey mucizelerle sonuçlanmıyor, ha diyince olmuyor her şey, çok hayattan geldi bana. Finalinde yarım kalmışlık hissi var, daha uzun sürebilirmiş hissi var ama devam etseydi olay mucizelere giderdi bence, yani bir yandan da bu final iyi olmuş dedirtti bana. Çünkü mucizelerle bir şekilde bir sonuca varılıp biteceğine belirli bir sonuca varmadan herkesin bir yola girmesi daha hayattan yapıyor animeyi. Herkes gibi onların da hayatı devam ediyor işte.

Ben izlemenizi öneririm. 

 

 

________________________________________

Kaynak: birdizihaber.com; anime-inceleme.com

Kamisama Hajimemashita


Tür: Komedi, Şeytanlar, Doğaüstü Güçler, Romantik, Fantastik, Shoujo
 
Sezon 1
Bölüm: 13 + 2sp
Yıl: 2012
 
Sezon 2
Bölüm: 12 + 4 OVA + 1 special
Yıl: 2015
 
 
Konusu:
Momozono Nanami'nin babası borçlarını arkasında bırakarak evden kaçar. Eve gelen icra memurları Nanami’yi eşyaları ile kapı önüne atar. Gidecek yeri ve kimsesi olmayan Nanami, parkta otururken köpek tarafından kovalanan ağaca tünemiş bir adam görür. Ona yardım edip köpeği kovar. Adam Nanami’nin evsiz kaldığını öğrenince karşılık olarak ona kendi evinde kalabileceğini söyler ve Nanami'yi anlından öper. Kandırılma riskini göze alarak adamın tarif ettiği yere giden Nanami evi bulduğunda aslında kırık dökük perili bir tapınak olduğunu fark eder. Nanami’nin anlına kondurulan öpücük aslında bir kontratdır, yani tanrılık mührüdür ve bu sayede Nanami Mikage tapınağının tanrısı olmuştur.
Tapınağın hizmetkarı olan tilki ruhu Tomoe tapınağın tanrısına sonsuz itaat eder ve korur. Güçlüdür, yemek yapmada çok iyidir, temizlik yapar ve her şartta önce tanrısını düşünür. Nanami'nin varlığından rahatsız olan Tomoe, bu nereden geldiği belli olmayan kızı istemez. Fakat Nanami'nin ona ihtiyacı vardır ve onu kendi hizmetkarı yapmak zorundadır, bunun için ise Tomoe ile anlaşma yapmalıdır, fakat anlaşma eğer birbirleriyle öpüşürlerse gerçekleşecektir! 

 

 

Kısaca anime Nanami'nin tilki ruhlu yardımcısı Tomoe ile olan maceralarını ve zamanla birbirlerine aşık olmasını anlatıyor. Bu anime (ve manga) shoujo’lar arasında en iyisi ve en popülerlerinden biri olarak kabul ediliyor. Gerek yaşadıkları maceralar, Tomoe’nin sahiplenici erkek duruşu, gerekse Nanami’nin o güzel yüreği, her şeyiyle kendine bağlayan bir anime. Ayrıca romantizm dışında bir de bolca güldürüyor ve eğlendiriyor,

Romantizmi ve komediyi o kadar güzel işlemişler ki, sadece bunun için bile izlenebilir.

Erkeklerin de ilgisini çekse de, özellikle genç kızlara yöneliktir. Hele o Tomoe yok mu, o Tomoe. Şunu söyleyebilirim ki, ”Tomoe’ye aşık olacaksınız!” :D Bu animeyi izleyip de Tomoe'ye kalbini kaptırmayan kız görmedim hiç :D

Shoujo sever olup bu animeyi izlemeyen kaldı mı bilmiyorum ama kesinlikle herkese tavsiye ederim. Ben bile pek shoujo delisi olmayan biri olarak çok sevdim. Çünkü aynı zamanda heyecanlıydı, bir olayı vardı, sırf romantizm de değildi yani sadece. Bide seviyeli bir romantizmi var.

Bence Tomoe ile Nanami’nin maceralarını izlemeden geçmeyin! 

 

 

___________________________________

Kaynak: anime-inceleme.com; figurex.net

One Piece

  One Piece   (hala yayınlanmaya devam ediyor) - GÜNCELİM   Tür: Aksiyon, Macera, Komedi, Süper Güçler, Dram, Fantastik, Shounen   Bölüm: ∞ ...