8 Eylül 2025 Pazartesi

Ping Pong The Animation



Tür: Spor, Dram, Psikolojik, Seinen


Bölüm: 11


Yıl: 2014
 
 
Konusu:
Lakabı “Smile(Gülücük)” olan Makoto Tsukimoto, kendi halinde sessiz sakin bir lise öğrencisidir ve Ping Pong'la sadece vakit öldürmek için ilgilenir. Çocukluktan beri arkadaş olduğu Peco lakaplı Yukata Hoshino ise tam aksine enerjik, dışa dönük ve azim ile dolup taşan biridir ve dünyanın en iyi masa tenisi oyuncusu olmayı hedefliyordur. Smile ve Peco her gün birlikte masa tenisi oynarak büyüyen iki arkadaştır. İkisi de mahallelerindeki masa tenisi kulübüne gitmektedirler ve ikisinin de bu spor için doğal bir yeteneği olsa da Smile'ın kişiliği ve mantalitesi, Peco’ya karşı maç kazanmasına engel olmaktadır. Fakat Smile'ın yeteneğini sezen kulüp hocaları onun mücadeleci bir kişiliğe bürünmesi için motive etmeye çalışır.
Japonya'nın dört bir tarafından öğrenciler uluslararası alanda ün sahibi olabilmek ve kendini kanıtlamak için her yıl düzenlenen üst düzey bir masa tenisi turnuvasına katılırlar. Peco ve Smile'ı da bu turnuvada izleyeceğiz.

 

 

Masa tenisini arada bir vakit öldürmek için öylesine oynayan biri olarak bu animeye biraz hazırlıksız yakalandım diyebilirim. Anime içerisinde (sıklıkla) kullanılan terimlerin, masa tenisine özgü oldukları için çoğu izleyicinin kafasının karışmasına neden olabilir. Zira "uzun tırtık nasıl bir şey acaba?", "bu şimdi backhand miydi forehand mi?", "hangisi penholder oluyordu?" gibi soruları sorup anlayana kadar zaten kısa süren maçlar bitiyor. Açıkçası ben bu spor hakkında birçok kuralı ve detayı bu animeden öğrendim. Her ne kadar durum böyle olsa da Ping Pong The Animation animesinin adından da anlaşılacağı üzere bir spor animesi olduğunu göz ardı etmemek lazım. Masa tenisi bireysel bir spor, o yüzden burada takım çalışmasıyla bir şeyler yapılan sporlarla kıyaslamamak lazım, çünkü burada güçleneyim rakiplerimi yeneyim tipi bir hikaye anlatılmıyor, Smile'ın ve diğer karakterlerin kendisiyle yüzleşmesi ve karakter gelişimi konu ediliyor. Genellikle masa tenisiyle yakından ilgilenen izleyicileri hedef alıyor olsa da hikaye açısından herkesin kendine bir şeyler katabileceği türden olması animenin en güzel yanı sanırım. Masa tenisi odak noktası olsa da karakterlerin kişisel hayatlarını ve gelisimlerini de ele alması ve izleyiciye sunması doğru bir seçim olmuş, çünkü masa tenisi gibi bir sporun sınırlarını zorlayıp sürreal bir yolda ilerlemek ve riske girmek yerine, masa tenisini bir basamak olarak kullanıp karakterlere özel hikayelere yoğunlaşmaları daha büyük bir kitleye hitap etmelerini sağlıyor. Ayrıca vermek istedikleri mesajı iyi bir şekilde izleyiciye iletmeleri de kaliteyi yükseltiyor.

Ayrıca Pinpon topunun masa ve raketler arası gidişlerindeki tık tuk sesleri de kulağa çok hoş geliyor

Seslendirme sanatçıları ise çok başarılı. Hikayeye tam anlamıyla adapte olmuşlar ve çok iyi bir iş başarmışlar. Karakterlerin seslendirmesini yapan kişiler, bazı arka plan karakterleri hariç tamamen sektöre yeni giriş yapmış kişilermiş. Başroldeki Smile karakterini seslendiren Kouki Uchiyama bunlar arasından sıyrılan son dönemde popüler olmuş bazı serilerde başrol seslendirmesi yapmış biri olsa da mesela Peco ve China karakterlerinin seslendirmesini yapan kişilerin ilk işleriymiş.

 

Gelelim animenin en kritik noktasına. Bu animeyi sevmenizdeki ya da sevememenizdeki en önemli unsur kesinlikle çizimleri, çünkü normalin epey dışında olan çizimler ve animasyonlara sahip. Ping Pong The Animation, hikayesine nazaran grafik konusunda riske girmeye karar vermiş olacak ki animeyi aralara biraz animasyon serpiştirilmiş bir manga olarak izleyicinin beğenisine sunmuş. Standartları açıkça reddetmiş olan bu animenin çizimlerini farklı olduğu için sevenler de oluyor sevmeyenler de. Ben sevemeyenlerdenim. Şimdiye kadar birçok sıradışı ve kötü çizimleri olan anime izledim ve bir şekilde hepsine alışıp kabullendim ama bu bana göre şimdiye kadarki en kötüsü. 20. yüzyılda yapılmış animelerden bile daha kötü çizimlere sahip olan bu animede güzel veya yakışıklı olarak lanse edilen karakterler bile rahatsız edici geliyor. Çizimlerin kötü olması izleyicinin hikayeye yoğunlaşmasını da ciddi anlamda zorlaştırıyor. Çünkü karakterlerin yüz ifadelerinin belirgin bir şekilde çizilmemesinden ötürü verilmek istenilen duygunun izleyiciye ulaşması imkansızlaşıyor. Öncekilerde olduğu gibi buna da alışırım dedim ama olmadı. Yine de sırf çizimleri kötü diye bir animeyi izlemekten vaz geçen tipte biri değilimdir, her ne kadar çizimler adaptasyon ve beğeni oluşturma konusunda çok büyük rol oynasa da bir anime sadece bundan ibaret değildir. Maalesef eğer çizimleri daha normal olsaydı daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyorum ama bunu çok da önemsemiyorlar heralde. Yine de Ping Pong The Animation, bu riskli çizimlere rağmen hikayesiyle tutunabilmiş bir anime.

 

 

Sonuç olarak, animasyona ve çizimlere çok önem veriyorsanız ve masa tenisiyle de çok ilgili değilseniz bu anime sizi çok zorlar. Fakat son dönemlerdeki içi boş ama bir sürü renk ve ışık efektiyle süslenip gövde gösterisi yapan animelerden sıkıldıysanız ve farklı bir şeyler arıyorsanız masa tenisiyle çok alakanız olmasa bile sevebilirsiniz. Ben mesela her ne kadar masa tenisiyle çok içli dışlı olmasam da çizimlerine rağmen izleyebildim, hikayesi beni son bölüme kadar taşıdı. Burda neye önem verdiğinize göre değişiyor işler.

 

 

 

_________________________________________________

cr: turkanime.co; animemangatr.com; anime-inceleme.com

 


23 Ağustos 2025 Cumartesi

Paranoia Agent (Mousou Dairinin)

 


Tür: Gerilim, Gizem, Dram, Psikolojik, Şizofreni, Polisiye, Doğaüstü Güçler, Sürrealizm, Avangart, Ödüllü


Bölüm: 13


Yıl: 2004
 
 
Konusu:
Tokyo bir süredir kimliği bilinmeyen bir şahıs tarafından gerçekleştirilen vur-kaç saldırıları ile çalkalanmaktadır. Kurbanlar saldırganı, altın renkli patenleri ve eğilmiş altın renkli bir beyzbol sopası olan, ilkokul seviyesinde bir çocuk olarak teşhis etmektedir. Halk arasında Shounen Bat (sopalı genç erkek manasında) olarak adlandırılan saldırgana ilişkin vakaları incelemekle görevlendirilen polis dedektifleri Keiichi Ikari ve Mitsuhiro Maniwa çalışmalarına ilk kurban, son zamanlarda viral olan köpek karakter Maromi'nin yaratıcısı Tsukiko Saki'yi sorgulayarak başlarlar. Dedektifler ilk başta olayı pek ciddiye almaz. Hatta uydurma bile sanırlar. Fakat ikinci vaka da meydana gelince “ Shounen Bat” efsanesi giderek yayılmaya ve işin içinden çıkılmaz bir hal almaya başlar. Parçalar bir araya gelmeye başladıkça, olayların yalnızca kriminal boyutla sınırlı olmadığı anlaşılır.

 

 

Satoshi Kon, Paranoia Agent’ta oldukça ilginç bir yaklaşım sergilemiş. Diğer animelerle kıyaslayınca Paranoia Agent, özellikle kurgusal açıdan baya başarılı bir iş. Tekdüze bir anime anlatımı yerine geçişler, kurgusal değişimler ve senaryoda farklı zaman kullanımları ile Paranoia Agent sadece hikayesiyle değil teknik açıdan da oldukça başarılı bir anime. Seyircisini sıkmayan, ekran başında tutmayı başaran bir yaklaşımı mevcut.

Çizimleri bakımından Paranoia Agent’ta büyük gözlü klasik anime karakterlerinden ziyade daha gerçekçi, gerçek çekik gözlü Japon karakterleri kullanılmış. Yani karakterlerin çoğu gerçek hayatta karşınıza çıkabilecek cinsten. Çizimlerin kalitesi de gayet yerinde. Ama yine de çok kaliteli çizimler aramamanızı öneririm, ki bu animenin asıl özelliği zaten konusu ve kurgusu.

Anime, sokaktaki sıradan vatandaş ile ofislerine kapanmış stresli insanlar arasındaki farkı hem iş, hem polisiye hem de çocuklar üzerinden elinden geldiğince anlatıyor. Bunu da her bölüm odaklandığı farklı karakterler üzerinden yapıyor.

Satoshi Kon’un bunu anlatış şekli ise oldukça ilginç. Kişiden kişiye, konudan konuya atlayarak çoğunluklu absürt bir dil kullanıyor. Absürt kısmı ise beni oldukça eğlendirdi.

Neredeyse her bölümde yepyeni bir insanla karşılaştığımız animede herkes gerçek dünyadan kopmuş durumda. Polislerin tek bir sorusu aslında animenin bütün sorularına kısmen cevap verebilecek nitelikte:

 

“Gerçek ile hayal ayrımı yapamayacak kadar gerizekalı mısın?”

 

Paranoia Agent oldukça kafa karıştırıcı bir anime. Adında olduğu gibi hikayede durdurak bilmeyen bir paranoya durumu mevcut. İnsanların kararları, yaptıkları, şehrin içine düştüğü durum ve bunun tek sebebinin altın patenli ve beyzbol sopalı bir çocuğun olması.

Birçok karakter arasından bir tanesini kendinize yakın bulup dışarıdan kendinize de eleştirel bir gözle bakabileceğiniz Paranoia Agent, gerçek hayatın biraz, belki de fazlasıyla abartılı bir yansıması gibi.

Satoshi Kon'un tarzını yansıttığı en önemli animelereden biri.

Aslında çok derin ve üzerine uzun uzun konuşulacak bir seri ama spoiler vermekten nefret ettiğim için çok derinlere inmeden ufak bir yorumlama yapmaya çalışıyorum. Animenin derinlemesine incelemesini zaten izleyip kendinizin yapmasını öneririm, çok da zor değil aslında anlatılmak istenileni anlamak. Son bölüme geldiğinizde kafanızda her şey oturacak zaten.

Bölümlerden bahsetmişken son olarak buna da iki kelam edeyim bari.

Paranoia Agent, 13 bölümlük kısa bir seri ve bu yüzden de olayların çabuk geliştiğini düşünebilirsiniz. Hikaye açısından fazlasıyla başarılı olsa da ilginçtir ki 13 bölüm bu anime için fazla bile gelmiş hissi veriyor. Anime oldukça heyecanlı bir şekilde başlıyor, ilk bölümler seni alıp ardından sürüklüyor ama yedinci bölümden sonra animede performans düşüyor, özellikle de 7 ile 11. bölümler arası filler bölümler gibi olmuş resmen. Bu bölümlerde senaryo ilerlemiyor ve Shonen Bat'ın yaptıklarını, halk arasında dolaşan dedikodulara tanıklık ediyoruz. Bu bölümler de fena sayılmaz ama asıl hikayeden baya koparıyor seni ve animenin o eşsiz havasını kaçırıyor bence. Ardından son iki bölüm yeniden toparlanarak iyi kötü bir final ile son buluyor. Hatta son bölümlerde sürrealizm tavan yapıyor. Açıkçası animenin sürrealizmi en beğendiğim şeylerden biriydi diyebilirim.

 

Sonuç olarak Paranoia Agent bazı bölümleriyle eksi verebileceğimiz bir anime ama izlediğim en ilginçlerinden birisi. Yine de izlemeye değer diye düşünüyorum. Eğer siz de psikolojik ve karışık içeriği olan bir anime arıyorsanız Paranoia Agent’i öneririm ama bahsettiğim eksi yanlarını dikkate alarak izlemenizi tavsiye ederim.

 

 

_____________________________________________

cr: turkanime.co; anime-inceleme.com; arakatmag.art


2 Ağustos 2025 Cumartesi

Ajin: Demi-Human

 


Tür: Seinen, Aksiyon, Korku, Gerilim, Gizem, Doğaüstü Güçler

 
  • Movie:
Ajin Part 1: Shoudou (27.11.2015) - 1 saat 45 dk
 
Sezon 1:
Bölüm: 13
Yıl: 16.01.2016 - 09.04.2016
 
  • Movie:
Ajin Part 2: Shoutotsu (06.05.2016) - 1 saat 45 dk
 
  • OVA
Ajin Sezon 1: OVA 1 (06.05.2016)




  • Movie:
Ajin Part 3: Shougeki (23.09.2016) - 2 saat
 
  • OVA
Ajin Sezon 1: OVA 2 (07.10.2016)
 
Sezon 2: Ajin Part 2
Bölüm: 13
Yıl: 08.10. 2016 - 24.12.2016
 
  • OVA

Ajin Sezon 2: OVA (07.04.2017)


Konusu:
Ajinler ölemeyen insanlardır. İlk kez 17 yıl önce Afrika'da bir savaşta ortaya çıkmıştır. Bir asker öldüğü zaman birkaç saniye sonra tekrar dirilmeye başlar. Savaştığı cepheler tarafından “Tanrı Asker” olarak anılmaya başlayan bu kişinin varlığı çok geçmeden dünyaya yayılır ve Amerikan hükümeti işin içine girerek askeri bayıltarak ele geçirir. Bu vakanın üzerinden 17 sene geçer birçok ülkede ölümsüz insanlar boy göstermeye başlar. Bu insanlara Ajin, yani yarı tanrı ismi verilir ve yapılan açıklamaya göre dünya üzerinde kayıtlı kırk yedi Ajin vardır. Elbette bu resmi rakamdır, gayri resmi sayı bilinmemektedir çünkü birçok Ajin saklanmaktadır veya Ajin olduklarını bile bilmemektedir. Ajin olduğunu bir tek ölünce(!) anlayabilirsin.
Bu varlıkların güçlerini kötüye kullanabilecekleri ve ölümsüz oldukları için insanlığa bir tehdit olarak algılanırlar. Keşfedildikten sonra, Ajin’ler toplum içinde bulunduklarında hemen yakalanıp gözaltına alınmalıdır, çünkü bu varlıkların insanlar gibi kabul edilmediği öğretilmiştir.
Doktor olma hedefiyle yoğun bir şekilde çalışan Kei Nagai, Ajin’leri sadece haberlerden duyduğu kadarıyla bilmekte olan bir lise öğrencisidir. Okuldaki öğrencilere Ajin’lerin insan olarak kabul edilmediği öğretilir, ancak Kei’nin sınıfında bu konu fazla üzerinde durulmaz. Bir gün okuldan çıkarken bir trafik kazası geçirir, normalde ölmüş olması gereken Nagai kanlar içinde tekrar hayata döndüğünde başta kendi olmak üzere çevredeki herkes onun bir Ajin olduğunu keşfeder. Nagai’in ilk hamlesi kaçmak olur çünkü Ajin olduğu saptanan kişilere hükümetlerce el konulmaktadır. Bu el konulmalara her ne kadar devlet gözetimi altında tutulma gibi yumuşak ifadeler kullanılsa da internette yayılan (ama doğruluğu tartışılan) videolara göre Ajin’lerin sırrını keşfetmek için yoğun işkencelerle deneyler yapılır. Nagai Kei’in de artık Japon Hükümet birimleri peşindedir ve onu ele geçirmek isterler. Öteki taraftan Şapkalı Adam lakaplı bir Ajin de Nagai’yi kendi safına katmak istemektedir.


Anime hakkındaki düşüncelerimi yazacağım ama ilk olarak serinin izlenme sırasına dair birkaç şey söylemem gereriyor, çünkü bu konuda kafalar baya karışık. Herkes farklı bir şey söylüyor. Yayınlanma tarihleri gün - ay - yıl şeklinde yukarıda yazdığım gibi. Fakat yayınlanma tarihlerine göre izlenmesi gerektiğini düşünüyorsanız yanılıyorsunuz.

Filmler genelde anime bölümlerinin özeti, o yüzden onları izlemenize gerek yok bence. İzlenme sırası genel olarak şu şekilde öneriliyor:

Sezon 1 OVA 1. bölüm -> Sezon 1 (13 bölüm) -> Sezon 2 (13 bölüm) -> Sezon 1 OVA 2. bölüm -> Sezon 2 OVA bölüm.

İlk sezonun 2. OVA bölümünü ikinci sezondan sonra izlemek daha mantıklı yoksa ikinci sezona dair fena spoiler yersiniz. Öneriler genelde bu yönde fakat bana soracak olursanız bence şu şekilde de izlenebilir: Sezon 1 (13 bölüm) -> Sezon 2 (13 bölüm) -> Sezon 1 OVA 1. bölüm ->  Sezon 1 OVA 2. bölüm ->  Sezon 2 OVA bölüm. Yani bence ilk önce sezon bölümlerini izleyin, OVAları ise en son izleseniz de sorun olmaz. OVA bölümlerde anime bölümlerinin arka ve yan planında olan şeyleri gösteriyorlar, onları sonradan izleyip "aa bunlar mı olmuş, böyle mi olmuş" dersiniz ve bence kesinlikle izlenmeli.

 


Gelelim anime hakkındaki düşüncelerime.

Ajin seinen bir anime olduğu için yetişkinlere hitap ediyor. Tam da aradığım turden. Karanlık  bir atmosfer, bolca kan, iyi aksiyon sahneleri ve ciddiyeti ile Ajin anime dünyasında kendisini belli ediyor. Sürekli karşımıza çıkan komedi unsurlarından, komiklik mimiklerinden veya rengârenk anime karakterlerinden sıkıldıysanız Ajin size farklı bir soluk getirebilir. Benim uzun zaman sonra izlediğim en iyi anime diyebilirim.

Ajin’i diğer animelerden farklı kılan en büyük özellik ise çizim tekniği.

Anime tamamen CGI’dan (Computer Generated Imagery) oluşuyor, yani normal anime çizimlerinden baya farklı. Çizim tarzı alıştığımız anime tarzından daha çok bir bilgisayar oyununa benziyor. Ki böyle olmasının da bir sebebi var ve bunun cevabı animenin içinde gizli aslında. Bence çok ince ve orijinal bir fikir olmuş. Şahsen animasyonu beni çok da rahatsız etmese de birçok kişi çizimlerinden şikayetçi olmuş. Standart anime çizimlerine alışmış oldukları için çizim tarzını beğenmeyenleri anlayabiliyorum. Ama kendi adıma konuşacak olursam konusu, hikayesi ve işlenişi bu kadar iyi ve sürükleyici olduğu sürece benim için sorun yok. Çizimleri her ne kadar ilk başta bana da garip hissettirse de daha önce de bu çizim tekniğiyle (ya da benzerleriyle) animeler izlediğim için kolay alıştım diyebilirim. Çizim tekniğini bir kenara bırakırsak anime hikaye açısından daha ilk bölümden itibaren beni kendine çekti, nefessiz izledim, çok uzun zamandır bir oturuşta birkaç bölüm anime izlememiştim, hey gidi eski günler hey. Bu anime tam da bana eski anime izleme tarzımı geri getirtti. Sözde 2 bölüm izleyecektim sadece ama farkına varmadan sıradaki bölüm sıradaki bölüm diye diye birkaç bölüm izlemiştim bile ^^;; İşim olmadığı bir zaman izlemeye başlamış olsaydım o gün ilk sezonu bir oturuşta bitirmiştim bile. O derece sürükleyici yani.

Konusu her ne kadar ağır olsa da işlenişi akıcı olduğu için kolaylıkla izleyebildim ben. Bölümler akıp gidiyor, her bölüm sonunda sıradaki bölüme geçmek istiyorsun. Heyecan unsuru da yüksek olunca izlerken baya keyif almış oldum.

Konusu baya derin ver birsürü malzeme çıkabilecek biçimde ama maalesef ikinci sezon devamı gelecekmiş gibi ucu açık bir şekilde bitiyor ve 2025 olduk hala üçüncü sezon gelmiş değil. 13er bölümlük 2 sezon bu seri için yeterli değil, konuları sığdıramamışlar hissi veriyor. Mangası final yaptı mı bilmiyorum okumadım ama sanırım mangayı da okumak gerekecek.

Animenin elbette ki eksik, saçma ve anlam veremediğim yanları da var ama genel olarak baktığımızda ben çok beğendim ve herkese önerebileceğim bir anime. Hele de CGI çizim tarzını beğeniyorsanız Ajin’i daha da çok seveceksiniz.

 

 

__________________________________________

cr: anime-inceleme.com; japonya.co; turkanime.co


1 Mayıs 2025 Perşembe

Junji Ito: Collection

 


Tür: Korku, Gerilim, Gizem, Doğaüstü Güçler, Dram, Psikolojik, Komedi


Bölüm: 12


Yıl: 2018
 
 
  • Junji Ito: Collection - Tomie (Special) - 2 bölüm
 
  • Junji Ito: Maniac (OVA) - 12 bölüm
 
 
Konusu:
Belirli bir konusu yok. Ünlü korku mangaları ustası ve dehası Junji Ito'nun çizdiği manga serilerinden derlenmiş en tuhaf, en rahatsız edici ve en dehşet verici korku hikâyelerinin bazılarından oluşan tüyler ürpertici bir animedir.



Her bölüm farklı bir hikaye anlatıyor hatta bazı bölümlerin içinde birkaç farklı hikaye var.

 

Açıkçası maalesef ki hiçbir Junji Ito mangasını okumadım ama elbette ki adını çokça duydum, ve animeden birkaç kesit görmüştüm, bu yüzden de çok dikkatimi çektiği için listeme eklemiştim. Anime beni aşırı sardı ve izlerken çok keyif aldım bu kadar keyifli olmasını beklemiyordum şahsen. İzledikçe izleyesim geldi. Her bölüm acaba bu sefer nasıl bir hikaye anlatılacak merağını yaşamanın verdiği heyecan çok güzeldi ve anlatılan her hikayeyi sıkılmadan ilgiyle izledim. Hikayelerin hepsi korkunç olmasa bile tuhaf, iğrenç veya ürpertici hikayeler var ve hepsi de gayet yaratıcı, seni etkilemeyi fazlasıyla başarıyor. Bazen izlerken "ben ne izliyorum aw" diyebiliyorsunuz ;^O^

Açıkçası genel olarak her ne kadar etkilensem de korkuç hikayelerde fazla korkmadım diyebilirim, o da bence anime için çizimlerin yumuşatılmasından dolayıdır, manga çizimleri her zaman daha sert, yoğun ve kasvetli oluyor ve bu da karamsarlığı, dehşeti ve vahşeti daha güzel yansıtıyor. Animede her ne kadar korku unsuru hafifletilmiş olsa da ürperti hissi her zaman hissediliyordu. Komedi de vardı içinde tabii biraz :D

Yine de çizimler genel olarak güzeldi, özellikle karakter tasarımlarını beğendim, çoğu karakter birbirine benzese de en azından gerçekçi. Hikayelerdeki normal insanların öyle aşırıya kaçılmış renkli saçları, kocaman gözleri, garip kıyafetleri falan yok, daha sade günlük tasarımlara sahip. Korkunçlu olanlar da gayet yaratıcı ve onlar da çok aşırıya kaçılmamış ki bence bu da iyi, daha gerçekçi kılıyor. Karakterlerin isimlerinin birkaç hikayede tekrarlandığını da fark ettim ayrıca.

OVA bölümler Netflix'te yayınlandığı için olsa gerek çizimler daha kaliteli ama kalite korkunçluğu daha da bozmuş sanki, bu açıdan ilk bölümleri daha çok beğendim diyebilirim ama hikayeler OVA bölümlerde de yaratıcılığını sürdürüyor, sonuçta aynı kalemden çıkma hikayeler. Netflix uyarlamalı animeler bana her zaman yavan gelmiştir zaten özellikle de çizim açısından.

Uzun lafın kısası tuhaf hikayeleri seviyorsanız bu anime tam size göre.

 

Açıkçası beni animesi bile bu kadar sardıysa mangalarını düşünemiyorum. Eminim ki mangaları çook çok daha korkutucu çizimleriyle ve havasıyla çok daha keyiflidir okuması. Bir kere hikayelerin kalitesi bambaşka bir seviyede. Bu animeyi izledikten sonra Junji Ito mangalarına sarıcam sanırım. Bütün serileri almak istiyorum, nerden bulabilirim ToT

 

Not: Eminim mangaları okuyanlar animeyi beğenmemiştir ama beni yargılamayın lütfen, dediğim gibi hiçbir Junji Ito mangası okumadan sadece animeyi izleyerek yorumladım. Elbette ilerde birkaç mangasını okuyunca bu yazı güncellenecek.


15 Nisan 2025 Salı

Jormungand

 


Tür: Aksiyon, Macera, Seinen
 
Sezon 1:
Bölüm: 12
Yıl: 2012
 
Sezon 2: Perfect Order
Bölüm: 12
Yıl: 2012


Konusu:
Genç olmasına rağmen oldukça tecrübeli, korkusuz ve gözü pek bir silah tüccarı olan Koko Hekmatyar, HCLI adlı uluslararası gemi şirketi adı altında gizlice silah tüccarlığı yapmakta ve askeri örgütlerle, siyasilerle veya direniş örgütleriyle anlaşmalar imzalamaktadır. Birçok ülke eğer kendilerine menfaat sağlıyorsa Koko’nun yasadışı faaliyetlerini görmezden gelse de CIA olmak üzere kendisini gölgesi gibi takip eden kurumlar da yok değildir. Tabi kendisini ölü görmek isteyenlerin listesi de bir hayli kabarıktır. Koko’yu çoğunluğu eski ordu çalışanı olan ve tecrübeleri bir hayli yüksek olan korumalar korumakta ve yolculuğuna eşlik etmektedir. Koko’nun bu yetenekli ekibine son olarak 12 - 13 yaşlarındaki Jonah katılır. Jonah ailesi silah tüccarları tarafından öldürülmüş yetim bir çocuk askerdir. Silah kullanma becerileri yüksek olan, duygularını hiç belli etmeyen, az konuşan Jonah, yetenekli olmasına rağmen silahlardan ve silah tüccarlarından nefret etmektedir. Jonah ailesini öldürenleri bulmak için, dünya barışı adına silah tüccarlığı yaptığını iddia eden Koko ile beraber çalışmayı kabul etmiştir.
Adını İskandinav mitolojisinden alan Jormungand, toplamda iki sezon olarak 24 bölüm boyunca çeşitli maceralarını konu alıyor.



Animenin iki sezon olmasının tek sebebi 13. Bölümün birkaç ay sonra başlamış olması. Yani ikinci sezon ilkinin bittiği yerden devam ediyor ve iki farklı sezonu var yerine anime 24 bölümden oluşuyor da denilebilir.

 

İlk olarak, animenin silahlı çatışma sahneleri çok başarılı, heyecanı, aksiyonu ve keyif dozunu en üst seviyeye taşıyor. Fakat her bölümden de hızlı sahneler beklerseniz yanlış yapmış olursunuz. Jormungand’da her bölüm elbette silahlar konuşmuyor. Birçok bölümde de Koko’nun politik ve insanları yönetebilme yeteneğine şahitlik ediyoruz ve Koko’nun yaptığı işin aslında ne kadar tehlikeli ve korkutucu olduğunu, Koko’nun ekibinin neden bu kadar başarılı olması gerektiğini görüyoruz. Tabii araya ince espriler ve fazla cıvık veya çocuksu olmayan mizah unsurları da yerleştirilmiş.

Animenin çizimleri aslında Koko ve Jonah hariç gerçeğe yakın çizimler. Yani animede büyük gözlü sevimli anime suratları veya rengârenk saçlar yok. Sadece upuzun beyaz saçları ile Koko ve yine beyaz saçları ve kırmızı gözleriyle Jonah’ı istisna olarak sayarsak. Karakterler dışında da çizimler genel olarak başarılı. Çatışma sahnelerinde yansıtılan aksiyon, yaralanmalar, akan kanlar bir hayli başarılı. Animenin müziklerine gelecek olursak açılış ve kapanış şarkılarını beğendiğimi söyleyemem ama bölümler esnasında çalan şarkılar çok iyi animeye de ayrı bi hava katıyor izlerken.  

 

Genel olarak konusu (yani silah tüccarlığı) açısından bana çok hitap etmeyen bir anime olsa da güzel yanları da vardı, özellikle askiyon sahneleri çok çok iyidi. Güldüğüm ve üzüldüğüm yerler de oldu. Koko'nun her zaman çok akıllıca hamleleri vardı, dürüst olmak gerekirse izlerken ne yaptığını nasıl yaptığını pek anlamasam da sonuç olarak hep başarılı oluyordu. Bazı yerlerde Koko'nun yaptığı akıllıca hemleleri izlerken keyif aldığımı itiraf etmeliyim, havalıydı baya ama bazı yerlerde ise pek bir şey anlamadığımdan düz izlemiş oldum. Bu nedenle bazı bölümler su gibi akıp gitti ne ara başladı ne ara bitti fark demedim sardı baya ama bazı bölümler bir ömür gibi uzun hissettirdi konuştukları konuları pek anlamadığımdan mı yoksa aksiyonsuz geçtiğinden mi bilmiyorum.

Ama her şeye rağmen havalı bir animeydi.

Finalinden ise memnun olduğumu söyleyemem, daha iyi bitirebilirlermiş. Ayrıca, Jormungand’a 24 bölüm bence yetmemiş çünkü “Jormungand” sonrası olayları da görmek isterdim.

 

 

_______________

cr: anime-inceleme.com


17 Ocak 2025 Cuma

Gintama


Tür: Absürt komedi, Parodi, Aksiyon, Tarihi, Samuray, Bilim Kurgu, Shounen
 
 
İzleme Sırası
 
  • Special:
- Gintama: Nanigoto mo Saiyo ga Kanjin nano de Tasho Senobisuru Kurai ga Choudoyoi (2005) - 32 dk
 
Gintama (2006 - 2010)
Bölüm: 201
 
  • Special:
- Gintama: Shiroyasha Koutan (2008) - 10 dk
 
  • Special:
- Gintama: Dai Hanseikai (2010) - 14 dk
 
  • Movie:
- Gintama: Shinyaku Benizakura-hen (2010) - 1 saat 35 dk
 
Gintama (2011 - 2012)
Bölüm: 51
 
Gintama: Enchousen (2012 - 2013)
Bölüm: 13
 
  • Movie:
- Gintama: Kanketsu-hen- Yorozuya yo Eien Nare (2013) - 1 saat 50 dk
 
Gintama (2015 - 2016)
Bölüm: 51
 
Special:
- Gintama': Futon ni Haitte kara Buki Nokoshi ni Kizuite Neru ni Nerenai Toki mo Aru (2015) - 24 dk
 
  • Special:
- Gintama - Jump Festa/ Umai-mono wa Atomawashi ni Suru to Yokodorisareru kara Yappari Saki ni Kue (2015) - 12 dk
 
  • OVA:
- Gintama: Aizome Kaori-hen (2016) - 2 bölüm (26 dk)
 
Special:
- Gintama x Sket Dance (2016) - 2 bölüm (24 dk)
 
Gintama (2017)
Bölüm: 12
 
Gintama: Porori-hen (2017)
Bölüm: 13
 
Gintama: Shirogane no Tamashii-hen (2018)
Bölüm: 12
 
Gintama: Shirogane no Tamashii-hen - Kouhan-sen (2018)
Bölüm: 14
 
  • OVA:
- Gintama: Monster Strike-hen (2019) - 2 bölüm (11 dk)
 
  • Special:
- Gintama: The Semi-Final (2021) - 2 bölüm (24 dk)
 
  • Movie:
- Gintama: The Final (2021) - 1 saat 44 dk
 
 
Konusu:
Japonya’da Edo döneminin sonlarında “Amanto” adlı uzaylıların Dünya’yı istilası başlar ve dünyalılar ile uzaylılar arasında bir savaş kopar. Bu uzaylılara kafa tutabilen ve isyan eden bir avuç topluluk kalmıştır. Onlar da Samuraylar olarak adlandırılan onurlu savaşçılardır. Fakat diğer insanlar savaşmaktan vazgeçtiği için ve uzaylılar her türlü teknolojik üstünlüğe sahip oldukları için onların savaşı da çok uzun sürmemiştir ve uzaylılara yenik düşer ve teslim olurlar. Bunun sonrasında Dünya’da özgürce yaşamaya başlayan ve Edo şehrinde diledikleri gibi davranmaya başlayan Amanto’lar yetmezmiş gibi hükümet geride kalan samurayların kılıç taşımasını yasaklar. ”Bir Samuray’ın sahip olduğu tek şey kılıcıdır” felsefesi ile yaşayan Samuraylar‘ın elinden kılıcı da alınınca toplum içinde pasifleşmiş olarak yaşamaya devam etmektedirler. Ana karakterimiz Sakata Gintoki de bu dönemde yaşayan bir samuraydır. Ama öyle boş bir samuray da değildir. Kendisi Joui Savaşı’ında büyük işlere imza atmış, Amantolar'ın korktuğu savaşçılardan ShiroYasha (Beyaz Şeytan) olarak bilinen bir samuraydır. Fakat artık kendisine ihtiyaç kalmamıştır. Kılıçlar yasak olduğundan dolayı da tahta bir kılıç ile gezer. Gintoki bu savaşta pek çok arkadaşını kaybetmiş birisidir. Sevdiklerini kaybettikten sonra her şeyi boşlamıştır. Gintoki‘nin hayatta hiç bir amacı yoktur. Boş boş takılır. Tembellikte çığır açmıştır. En büyük hobisi, çilekli süt içerek, burnunu karıştırıp hava durumu sunucusu Kestuno Ana‘yı izlemektir. Bu hale gelmesindeki en büyük etken savaşta sevdiklerini koruyamamasıdır. Gintoki artık bir Yorozuya işleterek geçimini sağlamaya çalışmaktadır. Yorozuya para karşılığı her işi yapan kiralık insanlara verilen isimdir. Gintoki bazı olaylar zinciri sonucunda babasından yadigar samuray Dojosu’nu ablası ile birlikte ayakta tutmaya çalışan (tabii samurayların olmadığı bir dönemde bu oldukça zordur) Shimura Shinpachi ve Evrenin en güçlü uzaylı ırkı olan Yato Klanı üyesi Kagura ile tanışır ve onlar da bir şekilde Yorozuya'ya dahil olurlar. Bu ekip para karşılığında onlara verilen görevleri yerine getirirken birbirinden komik ve heyecanlı maceralara atılacaklardır.


Öncelikle belirtmek gerek ki bu animede geçen çoğu karakter gerçekten yaşamış karakterlerden esinlenmiştir. Zaten Edo Dönemi de Japonya‘da samurayların soyunu kurutan gerçek bir zaman dilimidir. Tek fark, burada ABD yerine uzaylılar var. Edo Dönemi Japonya’da samurayların kılıç taşımasını yasaklayan ve Dojolar’da samuray eğitimlerini kısıtlayan, Bushido‘yu yok eden bir dönem diyebiliriz kısaca. Japon tarihine ilgi duyanlar Meiji devrimini, o devrimdeki önemli isimleri ve kurumları bilirler (Shinsengumi, Katsura, Kintoki Takasugi, Bakufu, Shogun). Anime zaman olarak Meiji devriminde geçiyor. Kılıç kullanmanın da yasak olduğu devrim yani. Ancak devrim biraz değişik gelişiyor bu seride.
 
Mangaka Hideaki Sorachi‘nin bile: “Konusunu ben bile bilmiyorum“ dediği Gintama‘nın konusunu size yazmanın gururunu yaşıyorum şu an. İyi kötü anlattım bir şekilde.
Konuyu okurken animeyi gerçekten çok duygusal, milli duyguların bertaraf olduğu, ağır dramların ağırlıklı olduğu bir anime olarak düşünebilirsiniz ama öyle değil. Geneli absürd komedi üzerine kurulmuş ve bel altı şakaların havada uçuştuğu bir anime Gintama. İnsanı gece yarısı kahkahalara boğan, konuymuş örgüymüş gibi pek bir derdi olmayan, epizodik bir seri.
Eminim birçok kişi Gintama'dan karakter, fotoğraf, caps falan görmüştür. Mesela balık gözlü, gümüş saçlı karakterin Jump okurken “ana karakterler bile ölür dikkatli olsam iyi olur dattebayo” dediği görseli anime izleyen insanların elbet dikkatini çekmiştir.
Anlaşılacağı üzere Gintama; diğer animeler, film serileri, mangakalar, Japon siyasetçiler, hatta kendileri ve önüne gelen her şeyle dalga geçen bir absürd komedi animesi. Aslında Japonca anlasak ve Japon kültürünü daha iyi bilsek anime çok daha zevkli ve komik olurdu bizim için, çünkü çok fazla kelime oyunu ve sadece japonların anlayabileceği espriler yapılıyor, onları da anlayabilmeyi isterdim. Tabii ki şöyle bi durum da var; espriler bazen o kadar ince oluyor ki baş karakterlerimizden Kagura’nın da dediği gibi “Bu animedeki esprileri Japonlar bile anlamıyor, yabancılar neden umrumuzda olsun ki?”. 



Her ne kadar komedisi daha çok japon kültürü odaklı olsa da bazı esprileri anlayabiliyorsunuz ama o anlayabildiğiniz kadarı bile size fazlasıyla yetiyor. En kolay anlayacağınız espriler ise diğer animelere olan göndermeler olacaktır. Gintama; One Piece, Bleach, Naruto, Dragon Ball gibi animelerin büyük bir kısmını elden geçiriyor. Aslında gönderme yapılmayan anime kalmamış diyebiliriz. Sayamayacağımız kadar yapımla dalga geçen bir animeden bahsediyoruz :D Sıkı bir anime izleyicisi iseniz, Gintama izlerken oldukça eğleneceksiniz. Çünkü her animenin detayları ile çok orjinal bir şekilde dalga geçilmiş. Bu sebeple en azından Naruto, Bleach, One Piece, Dragon Ball gibi animeler hakkında bilgi sahibi olmak da gerekir, bunları izlememişseniz olayın komedi yanını biraz kaçırmak mümkün. Bu yüzden de hiç anime izlememiş birine ya da çok fazla anime geçmişi olmayan birine Gintama önerilmemeli aslında, tüm o göndermeleri, esprileri ve şakaları anlayarak izlediğinde aldığın keyif bambaşka oluyor çünkü, animenin güzelliğini daha iyi hissedebiliyorsun o şekilde. Uçana kaçana gönderme yapan bol eğlenceli bir anime. 


Öyle ki 4.duvarın da farkındadırlar (4.duvar hayali bir karakterin kendisinin hayali olduğunu bilmesine denir). Bu yüzdendir ki arada Yorozuya toplanıp anime hakkında, kendileri hakkında, yaptıkları göndermeler yüzünden telif hakkında, hemen hemen her şey hakkında muhabbet ederken görmek mümkündür. Ayrıca nasıl bu zamana kadar dava edilmeden gelmiş bu anime anlamak zor :D Edo Dönemi ile, Shinsengumi ile, Samuraylarla, Hitokiriler ile bu kadar dalga geçen bir anime daha yoktur diye düşünüyorum. Diğer mangakaların oldukça havalı ve karizmatik anlattıkları bu öğeler ile hunharca dalga geçiyor mangaka. Sadece animeler değil kendine olan göndermeler de efsane diyebiliriz. Örneğin: Bir bölümde hala daha One Piece satışlarının çeyreğinin bile yakalanamamasından dolayı Gintoki‘ye bölüm boyunca Luffy’nin Çeyreği demeleri, sık sık bitme tehlikesi ile karşı karşıyayız temalı bölümler, kendilerine ait iyi bir özellik arayıp bulamamaları gibi sayamayacağımız kadar çok göndermeler dolu :D Yapımcılara, editörlere, sponsorlara, yayın ekibine yapılan göndermeleri saymıyorum bile :D Kendisini zaten animeye goril olarak yansıtan bir mangakadan bahsediyoruz ki sanırım bunların hepsini normal karşılamamız lazım :D
Gintama anime tarihindeki en komik, en farklı ve en garip anime. Diğerlerine hiç benzemiyor.
 
İlk 2 bölüm (bir araya toplanmış) aslında filler, yani asıl 1. Bölüm 3. Bölümden başlıyor izbsosbssogs Böyle de değişik işte :D :D Keyiflerine göre :D :D Paşa gönülleri nasıl isterse frgthyuyrg Animenin ilk 2 bölümünü filler yapmak da anca Gintamalık bi şey zaten jshsjssosjsj
Diğer animelerden çok çok farklı cidden. Ezberbozan türden. Bu animede ne zaman ne olacağı belli olmuyor. Açılış şarkısını yarıda durdurup bölüme giriyorlar, ya da bölüm gidip duruken yarıda kesip "aa biz açılış şarkısını koymayı unuttuk" diyip pat diye giriyorlar açılışı yarıdan yapıyorlar ksbskshs Ya da açılış şarkısına giriyorlar bi bakıyosun "bugün açılış şarkısı çalmak istemiyorum" diye yarıda kesip bölüme geçiyorlar idbsosbeodh Ya da bölümü bitiriyorlar ama süre dolmadı diye sıradaki bölüme geçiyorlar ama süre dolunca o da yarıda kalıyor izbsksjsjs Ya da bölümü yarıda bitirip "eee kalan dakikalarda napcaz şimdi" diyip boş yapıyorlar ama boş yapmaları bile çok komik :DD:D: Yani bu yüzden açılış ve kapanışları öyle şak diye geçmeyin, açılışı yarıda kesip bölüme başlayabilir, ya da kapanışı yarıda kesip daha bölüm bitmeden sıradaki bölüme başlayabilirler, ya da daha farklı bir şeye girebilirler dcfvgbhnyjb Gintama bu, ne zaman ne olacağı belli olmuyor hiç :D Ayrıca çok güzel açılış ve kapanış şarkılarına sahip, bunu da belirteyim ^^
 
Bunlar dışında bir de, adamlar sezonun ortasında paraları olmadığı için çekimleri bırakıp daha sonra final vermeden epey sonra geri dönmüş kişiler. Bi bölümün sonunda paramız olmadığı için çekemedik ondan beklettik tarzında bi şeyler yazıyodu. Şaka gibi anime kendileri, komik :D Mesela bi de Japonya başbakanı mı veya herhangi bi bakan mı tam bilmiyorum Gintama'nın mangakasına teşekkür falan ediyor, seviyormuş izliyormuş adam Gintama'yı, bi sonraki bölümde adama giydirmişler :D O kadar da eğlenceli bi animedir kendileri :D
Cidden Gintama bu saykolukla, bu alaycı konularıyla şimdiye kadar nasıl kaldırılmamış şaşırıyor insan :D
 
Gintama'yı bana iki kelime ile anlat deseler “Saçmalama Sanatı” derim. Gerçekten izlediğiniz şeyler o kadar saçma ama o saçmalıklar o kadar anlamlı ki, bu ikisi arasındaki dengeyi kurabilecek çok fazla insan olduğunu düşünmüyorum. Bu açıdan Hideaki Sorachi‘ye saygılarımı sunuyorum buradan.
Animeyi izlemeye başladığınızda 40-50 bölüm kadar sıkılabilirsiniz ve ne anlattığını anlamayabilirsiniz. Bu yüzden izlemekten vazgeçmeyin lütfen, çünkü ilerleyen bölümlerin gözünüzden yaş getirecek kadar güldüreceğine garanti veriyorum.
Animeye komedi animesi deyip geçtiğime de bakmayın. Gintama'da sadece komedi yok, her duyguyu yaşıyorsunuz, ayrıca yaptıkları “arc” bölümlerde olan dövüş sahneleri, olay kurgusu ne Naruto’da ne Bleach’de ne de diğer izlediğiniz ve hayran olduğunuz serilerde bulmanız imkansız. Bu kadar netim bu konuda.
Gintama’yı bu kadar sevdiren özelliği hiç şüphesiz ki mizah anlayışı. Normal bölümler saçmalıklarla dolu olan, ara ara da güzel arc'ları ile heyecanı doruklarına taşıyan seri, mizahı ve karakterleriyle gönüllere taht kurmuş durumda.
 
Gintama’yı izlemeniz gereken en büyük sebeplerden bir diğeri de kesinlikle karakterleri. Her karaktere gerektiği önemi veren bir seri. Karakterlerin hepsinin çizimi ve kişilikleri inanılmaz derecede keyif verici. Özellikle insanların başkalarına göstermek istemedikleri yönlerini inanılmaz derecede eğlenceli bir şekilde ele almış mangaka. Örnek verecek olursak, burun karıştırma, popo kılları, değişik cinsel fanteziler, düz göğüslü olmak, tembellik, umursamazlık, şişmanlık gibi insanların aşağılık komplekslerine sebep olan özellikleri karakterlerden her birine vermiş ve böyle de mükemmel olunabileceğini kanıtlamış diyebiliriz. Mesela Kabuki Bölgesi‘nin halkının hep düşük seviyeli insanlar olarak gördüğümüz insanlardan oluşması çok iyi. Bar kızları, travestiler, haydutlar, Host kulüplerinde çalışanlar, fahişelerden oluşan bir halk ve herkesin herkese saygısı var. Meslekleri, fiziksel özellikleri veya karakterlerinden dolayı kimsenin yargılanmadığı bir dünya. Herkesin berbat karakterini olduğu gibi kabullenip, Nakama (Dost) olabileceğin sevimli bir dünya...
Karakter gelişiminin mükemmel olması bir yana oldukça fazla miktarda yan karakter olmasına rağmen hiçbiri gereksiz hissettirmiyor. Her karakter özenle dizayn edilmiş ve geçmişleri, karakter gelişimleri ve kişilikleri mükemmel bir uyum içinde. Gerçek insanlarmış gibi hissettiriyorlar kendilerini. Yani kısaca bu adamlar sokaktaki Muhittin dayıyı alıp anime haline getirse gerçeğinden daha gerçek hissettirir.
Gintama kesinlikle anime tarihinin en sayko en değişik animesi. Karakterleri de öyle. Karakterlerin hepsi ayrı bir psikopat. Kagura'nın replikleri çok iyi, sivri dili çok iyi fgvbhyujikoiujyht Ben bi tek Otae'yi sevmiyorum pek, itici geliyor bana ama yine de o bile güldürüyor. Shinpachi (namı diğer gözlük-kun) anime boyunca düzgün duran ve olayları düzeltmeye çalışan asla havalı olmayan ve olamayacak olan karakterimiz mesela. Shinpachi çoğu zaman hepimizi, izleyicileri temsil ediyor. İzlerken bizim içimizden geçenleri yansıtıyor animede ksnssksbsi 1 tane normal gibi görünen insan var o da Shinpachi zaten, ama onu da delirtiyorlar ki normallikten çıkıyor sjhsskhssjs Söz konusu Gintama olunca en normali Shinpachi kalıyor. Tabii Gintama'nın normali bile genele göre fazla anormal :D:D:D
Bir de Gintama'yı diğer animelerden en çok ayıran özelliği heralde ana karakterin bir amacının olmamasıdır. Biz alışmışız diğer animelerde hep bi amaç olmasına, büyük bi amaç, işte hokage olucam, korsanlar kralı olucam, shinigami olucam, devleri yok edicem, dünyayı kurtarıcam tarzı şeylere. Burda da öyle bekliyoruz içten içe ama Gintoki'nin öyle bir derdi bile yok usjsisjsjhs Gintoki aynı zamanda hem çok havalı, hem de çok aptal ve zavallı bir karakter. Aslında bakınca Gintama'da herkes rezil rghetgfsdaxs Ama yine de düşüyor insan bu karakterlere. Nasıl oluyor bu bilmiyorum :D Diğer karakterler de çok güçlü, çok havalı karakterler gibi gözüküyorlar ama animeye baktığında sanki herkes şapşallık yarışına girmiş gibi uxndjdjsdj Aslında karakterler gerçekten de çok güçlü ve havalı ama animede bu noktalarını öne çıkarmıyorlar pek. Herkes hep bekliyor böyle yıksınlar dağıtsınlar ortalığı, coolluktan tüyler diken diken olsun... Ama gülmekten gözlerden yaş getiriyorlar sadece jsbsjsskdisojd Tabii bazen o yönlerini de gösteriyorlar ama genel olarak şapşallık, salaklık üzerine anime :D Burda diğer animelerin aksine, karakterlerin güçlü olmasına, havalı dövüş sahnelerine, güzel sözlere değil, karakterlerin şapşallıklarına, komik sahnelere ve komik repliklere düşüyoruz :D Yani burda karakterlere düşmek için diğer anime karakterlerinde alıştığınız şeyler beklemeyin bile zaten zubssisohssh Gintama'da bütün karakterler komik, bi animenin her karakteri mi komik olur zbsjssjsk Bu animede genellikle boş yapıyorlar ama öyle güzel boş yapıyolar ki :D Böyle güzel boş yapan başka bir anime yok fgbhtegfscds Ya da boş yapıp da kendini izleten.

 
Animeler, çoğumuz için vazgeçilmez zevkler olup hayatımızda yeri doldurulamaz öneme sahip olmuşlardır. Aksiyonundan, Dramına, Korkusundan, Gerilimine, Hareminden, Komedisine kadar bir çok kategoriye ayrılan anime dünyasında bazı animeler vardır ki kategorisinden taşar ve kendi başlığını ilan eder. İşte Gintama'da onlardan biri, başta Absürt Komedinin Kralı olan bu anime diğerlerinden tümüyle ayrı bir yer edinmiş halde.  
Absürt komedi ama nasıl bu kadar güzel yapabiliyorlar anlamadım, o iğrenç şakalara rağmen nasıl itici ve rahatsız edici gelmiyor anlamadım valla :D garip :D ama çok hoş. Senaryolar falan o kadar iyi ki, birçok kişinin içinden geçen ama kimsenin başkasıyla konuşamadığı şeyleri öyle güzel öyle esprili bir şekilde anlatıyor ki, insanın içinden geçen ufak tefek ama herkesin gizli düşündüğü ve bunu benden başka kim düşünür dediği şeyleri yansıtıyorlar ve kendinizi buluyorsunuz ve o tebessümünüz çok iyi hissettiriyor ^^ Hem bel altı hem de bol bol kara mizah içeriyor ama nedense rahatsız olmuyorum jskdjdjs başkası yapsa rahatsız olacağım şeyleri Gintama'nın bakış açısından izleyince hiç rahatsız edici gelmiyor, bu yansıtma şekilleri çok başarılı olduğu anlamına geliyor bence, ve böyle bir şeyi herkes başaramaz :D Açıkçası komedi ihtiyacımı en iyi Gintama karşılıyor fhrnwtbgtrh
Gintama tam bir parodi animesi, her ne kadar aşırı ve abartılı olsa da bence espri ve mizah anlayışı çok sağlam çok kaliteli, ama işte herkesin kaldırabileceği türden de değil.

Farkındayım ki Gintama herkesin izleyebileceği türde bir anime değil, mizahı herkese hitap etmez, ama hemen daha ilk bölümlerden kestirip atılmasını da mantıklı bulmuyorum, uzun serileri hele, ya da birkaç sezonu olan serileri, o kadar ilerleyebildiyse vardır bir şey. Gintama'ya alıştığında her şey yerine oturuyor, olay alışmayı beklemek, sabretmek bence.

 
Anime 2021'de final yaptı. Şimdi biraz düşünürsek animeyi izlemeye başladığımdan beri hep animeyi bitiriyoruz, final yapıyoruz, bu son sezon dediler ama ondan sonra birkaç sezon daha devam etti :D:D:D İzleme sıralamasından anlaşıyordur zaten :D Baktığımda bi 300 bölümü falan olmasına rağmen daha 80-100. bölümlerde final yapıyoruz demeye başlamışlardı ve bunu ilerleyen bölümlerde de çok kez yaptılar, yani animeyi güncel izlemiyor olmamın verdiği rahatlıkla bu beni korkutmuyordu :D
Şimdi 2021'de final yaptık dediler ama umarım yine bu son diyip Gintama'ya yakışır bir şekilde bir gün yeni sezonlar yayınlarlar her zaman yaptıkları gibi, ve hep böyle devam eder. Aslında bu sefer kesin final oldu diyebiliriz, bu seferki gerçekçi bir finaldi. Ama benim istediğim hep yaptıkları gibi final yaptık diyip devam etsinler, sonsuza kadar saçmalasınlar. Gintama'nın ömür boyu sürebilecek bir tarzı var aslında, isteseler sonsuza kadar devam ettirebilirler, minik skeçler halinde bile olsa izlemek isterim. Keşke ömür boyu sürse. Çünkü Gintama'yı çok özlüyorum.
Ben ölene kadar devam etsin yani. Ölünce yeni bölümleri izleyemezsem çok üzülürüm :D
 
Ayrıca, çok sıkı olmasa da takip ettiğim Spyair grubunun "Wadachi" şarkısı ilk yayınlandığında dinlemiştim ve çok beğenmiştim ve bir süre sonra öğrendim ki Gintama'nın final filminin (2021) OST'si olacakmış, iki güzel şey nasıl güzel denk gelmiş öyle dedim resmen <3
 
Gintama, izlemeyenlerin kafasında sürekli “öf abi izleyecem de full trol, bir konusu yok” diye sitem ettiği, izleyenlerin ise “manyak ötesi harika bir anime, yeri geldi mi gülme krizine sokan, sonra oradan çıkarıp ağlatan, ağlatmak ile yetinmeyip tekrar gülme manyağı eden” dediği bir anime.
Gintama benim en sevdiğim animelerden biridir, yeri apayrıdır. Muazzamdır. Gintama antidepresandır. Çilekli süt ile birlikte alınmalıdır. Onunla tanıştıktan ve birlikte biraz zaman geçirdikten sonra yüzünüzde kocaman kocaman gülücükler pörtleyecektir. Güldürürken öldürebilme potansiyeline sahiptir. Özellikle izleyicileri hüzne boğduğu anlarda birden espriler patlatarak sizin bir anda kara deliğe düşmenize sebep olur. Bir süre sonra insanda gerçekten bağımlılık yapan bir seri bu. Gintama istek değil ihtiyactır.
Banimeyi izleyip de ben beğenmedim diyenlerin sayısı azdır. İzleyen herkesten de izlemeniz yönünde tavsiye alırsınız. Hatta ısrar edenler bile olur, benim gibi mesela :D
Hala bu seriyi izlemediyseniz ve de bölüm sayısı sizi korkutuyorsa hiç korkmayın. Gintama kesinlikle izlenmeli. Yavaş yavaş tadını çıkara çıkara izleyin. Çünkü bittiğinde büyük bir boşluk hissedeceksiniz. O boşluğu hiçbir şey dolduramayacak, sanki çok sevdiğiniz birisini kaybetmiş gibi olacaksınız ve o boşlukla yaşayacaksınız.
Gintama'dan sonra izleyeceğiniz uzun seri çok önemli. Çünkü Gintama'nın etkisine ısınamama, sevememe sorunu yaşayabilirsiniz, uyarmadı demeyin.
 
 
Ayrıca söylemeden geçemicem.
Tüm karakterler sayko, normal 1 kişi bile yok dedim ama aslına bakarsak hepsi de sıradan senin benim gibi insanlar. Sadece onların bizden farkı - içinden geldikleri gibi, oldukları gibi davranıyorlar, davranmak zorunda kaldıkları şekilde değil. Bu şekilde mutlu oldukları için böyle davranıyorlar. İçindeki duyguları, düşünceleri, istekleri, arzuları filtresiz yansıtabiliyorlar ve orda herkes birbirini öyle kabul edebiliyor. Asıl bizler kendimizi rollere bürüyoruz, “rezil” olmamak için, “toplumun” yorumlarından kaçınmak için, “kabul” görmek için, “normal” görünmek için. Normal olan nedir diye düşünmeye başladım mesela, belki de normal olmak kendimiz gibi olmaktır ama kendin gibi olmak başkaları tarafından kabul görülmüyor nedense bizim dünyamızda ve sadece biz olduğumuz gibi davransak deli muamelesi görürüz ve dışlanırız. Bu yüzden de başkalarının istediği gibi olmaya çalışıyoruz hepimiz. Ama sorun da burda zaten, herkes aslında böyle ama öyle değilmiş gibi davranıyor.
Animede herkesin yaptıkları şeyler aslında bizim de içimizden ve aklımızdan geçen şeyler. Mesela biz tek başımızayken burnumuzu karıştırıp kıçımızı kaşıyabiliyoruz ama onlar her zaman herkesin karşısında bunu yapabiliyor. Mesela sapıklık hepimizin de içinde var, biraz sadistlik de, stalkerlık da, hepimizin takıntıları, kusurları var ve daha niceleri. Gintama’daki insanlarda gördüğümüz her şey aslında bizde de var. Gintama aslında bizim içimizde yaşadıklarımızı dışa vuruyor. İnsanların gerçek kişiliklerini sunuyor bize, filtresiz nasıl olurduk bunu görüyoruz. Gintama aslında biziz.
Animede aynı zamanda işler ciddiye bindiğinde herkesin ciddi olabildiğini görüyoruz, hatta “bu kötü olaylar geçse de tekrar eskisi gibi aptalca şeyler yapsak” diyorlar. Yani aslında onlar bu şekilde yaşamayı tercih ettikleri için böyle bi yaşam tarzı oluşturmuşlar kendi dünyalarında, çünkü bu şekilde mutlular. Ne kadar gerizekalı ve mal gibi de görünseler aslında hepsi aklı başında insanlar ve en önemlisi de hepsinin kalbi temiz. Bu yüzden belki de yaptıkları tüm o iğrenç şeyler beni rahatsız etmiyor.
Gintama bana bunları düşündürüyor ve böyle hissettiriyor.
 
Son olarak bunları söyleyerek kapanışı yapmak istedim.
Türünün en iyi örneği olan Gintama'yı izlemeden ölmeyin.

 

_____________________________________________________________________________

Kaynak: turkanime.net; figurex.net; figurex.net; figurex.net; kahramangiller.com; animefantastica.com; yeppuu.com


23 Aralık 2024 Pazartesi

Lucky☆Star

 


Tür: Komedi, Okul, Hayattan Kesitler


Bölüm: 24 + 1 OVA
 
Yıl: 2007
 
 
Konusu:
Lucky Star’ın aslında öyle belli bir konusu, belli bir çizgide ilerleyen senaryosu yok. Bu anime bizlere dört sıradan kızların hayatlarının nasıl geçtiğini, birbirleri ve arkadaşları ile olan ilişkilerini, kısacası hayatlarından kesitleri eğlenceli bir şekilde sunuyor. Her ne kadar sıradan kızlar desek de yaptıklarıyla, komik ve garip sohbetleriyle, yaşayış tarzları ile sıradanın çok üstüne çıkmayı başarıyorlar ve doğal olarak izleyenlerine bol gülmeli vakit sunuyorlar. Lise ikinci sınıfa giderken izlemeye başladığımız bu kızların okul hayatlarını, eğlence hayatlarını, yaz ve kış tatillerini, üst sınıfa geçmelerine kadar tanık oluyoruz.

 

Bu arkadaş grubunda birbirinden farklı 4 ana karakter var:

Izumi Konata - tam bir otaku (anime, manga oyun delisi). Öyle ki öğretmeni ile sabahlara kadar online oyun bile oynuyor. Bizim gibi anime, manga sevenlerin kendine çok yakın hissettiği bir karakter aslında.

Miyuki Takara - tam bir hanımefendi olup sınıfın hem en zekisi, hem de en güzellerindendir. Bilgi birikimi oldukça geniş olduğundan herkes sorusu oldu mu ona yönelir

Ve çift yumurta ikizleri olan Kagami ve Tsukasa Hiiragi kardeşler - her ne kadar ikiz olsalar da, karakter bakımından tamamen zıtlar. Kagami daha hırçın, atılgan ve aktif bir tipken Tsukasa daha sessiz ve çekingen bir tip.

Karakterler kendi hayatımızdan da etrafımızda görebileceğimiz tiplere çok benziyor, bu yüzden de bağ kurabiliyorsun aslında. Tabii anime olduğundan abartılı yanları da var ama normaldir sonuçta izletebilmesi için bir farklılık gerek. Çizimleri de karakterleri kadar ilginç. Tam anlamıyla abartılmış anime tarzı çizimleriyle gerçeklikten biraz uzaklaşmış dursa da aslında gayet sevimli bir hava katmış animeye. Müzikleri de oldukça iyi olan animenin açılış müziği çok hareketli ve hoş. Seslendirmeleri de ben beğendim şahsen, özellikle her bölüm sonunda kısa skeç tadındaki Lucky Channel sunucusu Akira Kogami'nin seslendirmesi çok hoşuma gitti, şarkı söyleyişi de güzel :D

Lafı uzatmadan sadede geleyim. Genel olarak herkesin (özellikle her liselinin) günlük hayatında yaşayıp yaşayabileceği olayları, aklından geçen düşünceleri, arkadaşlarıyla aralarında dönen sohbetleri ve şakaları eğlenceli bir şekilde anlatıyor anime, güzel konulara değiniyor.

Kısacası kafa dağıtmalık kaliteli bir günlük hayat ve komedi yapımı. 

 

 

____________________

cr: anime-inceleme.com

Ping Pong The Animation

Tür: Spor, Dram, Psikolojik, Seinen Bölüm: 11 Yıl: 2014     Konusu: Lakabı “Smile(Gülücük)” olan Makoto Tsukimoto, kendi halinde sessiz sak...