Tür: Spor, Dram, Psikolojik, Seinen
Bölüm: 11
Yıl: 2014
Konusu:
Lakabı “Smile(Gülücük)” olan Makoto Tsukimoto, kendi halinde
sessiz sakin bir lise öğrencisidir ve Ping Pong'la sadece vakit öldürmek için
ilgilenir. Çocukluktan beri arkadaş olduğu Peco lakaplı Yukata Hoshino ise tam
aksine enerjik, dışa dönük ve azim ile dolup taşan biridir ve dünyanın en iyi
masa tenisi oyuncusu olmayı hedefliyordur. Smile ve Peco her gün birlikte masa
tenisi oynarak büyüyen iki arkadaştır. İkisi de mahallelerindeki masa tenisi
kulübüne gitmektedirler ve ikisinin de bu spor için doğal bir yeteneği olsa da Smile'ın
kişiliği ve mantalitesi, Peco’ya karşı maç kazanmasına engel olmaktadır. Fakat Smile'ın
yeteneğini sezen kulüp hocaları onun mücadeleci bir kişiliğe bürünmesi için
motive etmeye çalışır.
Japonya'nın dört bir tarafından öğrenciler uluslararası
alanda ün sahibi olabilmek ve kendini kanıtlamak için her yıl düzenlenen üst
düzey bir masa tenisi turnuvasına katılırlar. Peco ve Smile'ı da bu turnuvada izleyeceğiz.
Masa tenisini arada
bir vakit öldürmek için öylesine oynayan biri olarak bu animeye biraz hazırlıksız
yakalandım diyebilirim. Anime içerisinde (sıklıkla) kullanılan terimlerin, masa
tenisine özgü oldukları için çoğu izleyicinin kafasının karışmasına neden
olabilir. Zira "uzun tırtık nasıl bir şey acaba?", "bu şimdi
backhand miydi forehand mi?", "hangisi penholder oluyordu?" gibi
soruları sorup anlayana kadar zaten kısa süren maçlar bitiyor. Açıkçası ben bu
spor hakkında birçok kuralı ve detayı bu animeden öğrendim. Her ne kadar durum
böyle olsa da Ping Pong The Animation animesinin adından da anlaşılacağı üzere
bir spor animesi olduğunu göz ardı etmemek lazım. Masa tenisi bireysel bir
spor, o yüzden burada takım çalışmasıyla bir şeyler yapılan sporlarla
kıyaslamamak lazım, çünkü burada güçleneyim rakiplerimi yeneyim tipi bir hikaye
anlatılmıyor, Smile'ın ve diğer karakterlerin kendisiyle yüzleşmesi ve karakter
gelişimi konu ediliyor. Genellikle masa tenisiyle yakından ilgilenen
izleyicileri hedef alıyor olsa da hikaye açısından herkesin kendine bir şeyler
katabileceği türden olması animenin en güzel yanı sanırım. Masa tenisi odak
noktası olsa da karakterlerin kişisel hayatlarını ve gelisimlerini de ele
alması ve izleyiciye sunması doğru bir seçim olmuş, çünkü masa tenisi gibi bir
sporun sınırlarını zorlayıp sürreal bir yolda ilerlemek ve riske girmek yerine,
masa tenisini bir basamak olarak kullanıp karakterlere özel hikayelere
yoğunlaşmaları daha büyük bir kitleye hitap etmelerini sağlıyor. Ayrıca vermek
istedikleri mesajı iyi bir şekilde izleyiciye iletmeleri de kaliteyi
yükseltiyor.
Ayrıca Pinpon topunun
masa ve raketler arası gidişlerindeki tık tuk sesleri de kulağa çok hoş geliyor
Seslendirme
sanatçıları ise çok başarılı. Hikayeye tam anlamıyla adapte olmuşlar ve çok iyi
bir iş başarmışlar. Karakterlerin seslendirmesini yapan kişiler, bazı arka plan
karakterleri hariç tamamen sektöre yeni giriş yapmış kişilermiş. Başroldeki
Smile karakterini seslendiren Kouki Uchiyama bunlar arasından sıyrılan son
dönemde popüler olmuş bazı serilerde başrol seslendirmesi yapmış biri olsa da mesela
Peco ve China karakterlerinin seslendirmesini yapan kişilerin ilk işleriymiş.
Gelelim animenin en
kritik noktasına. Bu animeyi sevmenizdeki ya da sevememenizdeki en önemli unsur
kesinlikle çizimleri, çünkü normalin epey dışında olan çizimler ve
animasyonlara sahip. Ping Pong The Animation, hikayesine nazaran grafik
konusunda riske girmeye karar vermiş olacak ki animeyi aralara biraz animasyon
serpiştirilmiş bir manga olarak izleyicinin beğenisine sunmuş. Standartları
açıkça reddetmiş olan bu animenin çizimlerini farklı olduğu için sevenler de oluyor
sevmeyenler de. Ben sevemeyenlerdenim. Şimdiye kadar birçok sıradışı ve kötü çizimleri
olan anime izledim ve bir şekilde hepsine alışıp kabullendim ama bu bana göre şimdiye
kadarki en kötüsü. 20. yüzyılda yapılmış animelerden bile daha kötü çizimlere
sahip olan bu animede güzel veya yakışıklı olarak lanse edilen karakterler bile
rahatsız edici geliyor. Çizimlerin kötü olması izleyicinin hikayeye
yoğunlaşmasını da ciddi anlamda zorlaştırıyor. Çünkü karakterlerin yüz
ifadelerinin belirgin bir şekilde çizilmemesinden ötürü verilmek istenilen duygunun
izleyiciye ulaşması imkansızlaşıyor. Öncekilerde olduğu gibi buna da alışırım
dedim ama olmadı. Yine de sırf çizimleri kötü diye bir animeyi izlemekten vaz
geçen tipte biri değilimdir, her ne kadar çizimler adaptasyon ve beğeni oluşturma
konusunda çok büyük rol oynasa da bir anime sadece bundan ibaret değildir.
Maalesef eğer çizimleri daha normal olsaydı daha iyi yerlere gelebileceğini düşünüyorum
ama bunu çok da önemsemiyorlar heralde. Yine de Ping Pong The Animation, bu
riskli çizimlere rağmen hikayesiyle tutunabilmiş bir anime.
Sonuç olarak, animasyona
ve çizimlere çok önem veriyorsanız ve masa tenisiyle de çok ilgili değilseniz
bu anime sizi çok zorlar. Fakat son dönemlerdeki içi boş ama bir sürü renk ve
ışık efektiyle süslenip gövde gösterisi yapan animelerden sıkıldıysanız ve
farklı bir şeyler arıyorsanız masa tenisiyle çok alakanız olmasa bile
sevebilirsiniz. Ben mesela her ne kadar masa tenisiyle çok içli dışlı olmasam
da çizimlerine rağmen izleyebildim, hikayesi beni son bölüme kadar taşıdı.
Burda neye önem verdiğinize göre değişiyor işler.
_________________________________________________
cr: turkanime.co; animemangatr.com;
anime-inceleme.com

Hiç yorum yok:
Yorum Gönder