27 Haziran 2023 Salı

Aku no Hana


Tür: Psikolojik, Dram, Romantik, Okul, Shounen


Bölüm: 13


Yıl: 2013
 
 
Konusu:
Farklı çizim tekniği ile karşımıza çıkan Aku no Hana, küçük bir kasabada yaşayan Takao Kasuga’nın hayatının normal iken nasıl sıra dışı, daha doğrusu nasıl bir kâbusa dönüştüğünü konu alıyor. Pek bir özelliği olmayan sakin bir kasabada yaşayan Kasuga kitap okumayı çok seven ve kimsenin adını dahi bilmediği kitaplara sahip sıradan ve içine kapanık bir ortaokul öğrencisidir. Özellikle yazar Baudelaire’nin Les Fleus du Mal (Kötülük Çiçekleri, aynı zamanda animenin adı) isimli kitabı onun için kutsal denilebilecek bir eserdir. Yaşadığı kasaba deyim yerindeyse kendisine dar gelmektedir ve diğer insanların onu hiçbir zaman anlayamayacağını düşünmektedir. Sınıf arkadaşları ile pek iletişime geçemeyen Kasuga, Saeki Nanako’ya aşıktır ve Saeki sınıfın en güzel ve akıllı kızıdır. Deyim yerindeyse Saeki'yi dünyasını aydınlatan bir güneş gibi görmektedir. Ama kişiliği gereği duygularını ona açmayı başarabilmiş değildir, onu uzaktan seviyordur.
Kasuga, bir gün okul çıkışı kitabını sınıfta unuttuğunu fark eder ve almak için sınıfa geri döndüğünde Saeki'nin beden dersi elbiselerinin olduğu çantasını sınıfta unuttuğunu görür. Aslında kötü bir niyeti yoktur ama Kasuga merakına yenik düşüp çantayı açıp elbiseleri incelerken bir ses duyar ve panikleyip ne yapacağını bilemeden çantayı da alıp kaçar. Eve geldiğinde suçluluk duygusu oluşur ve ertesi gün kıyafetleri eski yerine koymaya karar verir. Ancak ertesi gün Saeki sınıf öğretmeniyle birlikte ağlayarak derse gelir. Elbiselerinin çalındığını söyler. Sınıf öğretmeni okulda bir sapık olabileceğini söyler ve tüm sınıfta bir uğultu oluşur. Kasuga'nın suçluluk duygusuna bir de sapık damgası eklenmiştir. Artık elbiseleri geri vermenin imkanı kalmamıştır. O da elbiseleri bir kutuda sıkıca bağlayarak dolaba koyar. Ama Kasuga'nın başına gelecekler sadece bununla sınırlı değildir... Çünkü; Kasuga’nın arkasında oturan, yalnız takılan, hocalarına karşı küfür etmekten kaçınmayan, sınıfın hatta okulun en psikopat, manyak öğrencisi, sınıfın asosyal ve soğuk kızı Nakamura Sawa elbiseleri onun çaldığını görmüştür. Şikayet edeceğini düşünen Kasuga ecel terleri dökmektedir. Kızın asıl amacı bu olmasa da, eğer onunla “bir anlaşma” yapmazsa her şeyi herkese anlatacağını, Kasuga’nın aslında nasıl bir sapık olduğunu duyuracağını söyleyerek onu tehdit eder. Paniğe kapılan Kasuga bu anlaşmayı mecbur kabul eder. Çaresiz olarak isteklere boyun eğen Kasuga okul çıkışı gizliden akşam olana kadar Nakamura ile takılmaktadır. Okuldaki sorunlarına eve geç gelmeleri de eklenmeye başladıkça Kasuga'nın psikolojisi iyice allak bullak olmuştur. Sevdiği kıza yaklaşmak bir yana, sevmediği bir kızın kuklası olmak günlük yaşamında büyük değişimlere yol açacaktır.

 

 

Kısaca anime bu konu üstüne kurulu ama işlenişi falan bi değişik.

Animenin en farklı yönü şüphesiz çizimleri. Tartışmalı bir çizim tekniği kullanmışlar, herkese hitap etmiyor. Aslında hiç kimseye hitap etmiyor da diyebiliriz ama bazıları izledikçe kabullenebiliyor, bazıları ise kabullenemiyor, diğer bir deyişle beğenmiyor, bu yüzden de izleyemeyenler var. Bence alışma süreci gerekiyor, alışınca o karanlık havaya sizi sokuyor zaten. Bu çizim tekniği ilk bakışta çok yadırganabilir ama izledikçe kabulleniyor insan. Zaten hikayeyi takip etmekten çizimlerine pek takılamıyorsunuz. Hatta çizimler sayesinde hikaye ve olaylar daha da tüyler ürpertici olmuş bence, çünkü bu çizim tekniği sayesinde her şey daha da gerçekçi duruyor.

Biraz kullanılan animasyon tekniğinden bahsetmek istiyorum, çünkü animenin en çok dikkat çeken özelliği bu yani. Tekniğin adı Rotoscope. İlk olarak 1937’de Pamuk Prenses filminde Walt Disney tarafından kullanılan rotoscope tekniği, anime dünyasında zorlu animasyon sahnelerinde tercih edilen yöntemlerden biridir. Lakin prodüksiyon süreci sancılı olduğundan pek de yaygın şekilde tercih edilmez. Bunun nedenini sanırım şu şekilde açıklayabiliriz: 1 saniyelik filmin 24 resim karesinden oluştuğunu düşünürsek, 10 saniyelik bir sahne için 240 resmin çizilmesi gerekir. Görüntünün çizim dünyasına tamamen yakınlaşması için de; tüm resimlerin çizim, ışıklandırma gibi detaylarının özenle işlenmiş olması şarttır. Bu teknik uygulanmadan önce, bildiğiniz bir live-action gibi her sahne en ince detayına kadar gerçek oyuncularla, gerçek mekanlarda çekilir ve çekilen görüntünün üzerinden çizimler oluşturulur. En sıradan hikayeyi bile kabartma tozu gibi kabartabilecek bir tekniktir.



Yani, değişik ve garip çizimi yüzünden herkes için izlemesi kolay olmayabilir. Ama animenin alışılmamış görüntüsü, izlemeniz için başlı başına bir neden bana göre. Kötü olsa da ilgi çekici. Mesela ben animenin çizimlerini beğenmesem de nasıl yapmışlar öyle diye ufaktan inceleyerek izedim. Hikayenin merak uyandırması dışında çizim tekniği de merak uyandırdı bende, bu yüzden de izleyebildim diyebilirim. Ve tek seferlik bu çizimlere katlanılır diye düşünüyorum.

 

Drama, romantizm, okul, shounen ve psikolojik kategorilerinde yer alan animenin ‘shounen’ etiketi sizi yanıltmasın; bu anime daha önce izlediğiniz herhangi bir shounen animeye kesinlikle benzemiyor! Shounenlerin temelinde olan “Dostum için, manitam için ölürüm ulan! Bu nedenle daha da güçlenmeliyim!” isyanı bu animede kesinlikle yok.

Bu animede, hayatın en sancılı dönemlerinden biri olan ve kişilik bunalımları yaşadığımız ergenliğin ta kendisi var. Aku no Hana, insan ilişkisini işleyen ve psikolojik etmenlerin ön planda olduğu ilginç ve çizimleri ile tuhaf bir anime. Ve bana göre shounen değil, kesinlikle seinen bir seri. Bazı seinen serileri yayınlayabilmek için shounen diyorlar gibime geliyor. Basit bir konusu var ama anime aşırı tuhaf, değişik bir şey.

Müziklere değinecek olursam. Müziklerini ben beğenmesem de seriye uyumlu, tuhaf açılış ve kapanış şarkıları seçilmiş. Açılış şarkısı bu anime için fazla neşeli gelse de bence güzeldi. Kapanışta ise çok ilginç ve tüyler ürperten değişik bir parça çalıyor, insanı beklenmedik bir şekilde gerebiliyor, şarkı güzel olmamasına karşın dilinize dolanıyor. Bu şarkı, duyup duyabileceğiniz en ilginç, en farklı şarkılardan biridir.

Animenin yavaş bir ilerleme şekli var, mesela sadece Kasuga ve Nakamura'nın el ele tutuşup yürümelerini 5 dk boyunca gösteriyorlar (tam 5 dk mıydı hatırlamıyorum ama baya uzun bir süreydi), aslında buna kötü diyemem, çünkü o sırada anime size sanki yaşananları sindirebilmeniz için süre veriyor gibi. Ayrıca bir de 7. bölüm sanırım animenin en ikonik(?) bölümü, özellikle de bölüm sonu sahneleri.

Animede ilginç bir romantizm seviyesi var. Düşük sayılabilir ancak sadakat ve aşk konusu üzerinde çok iyi durulmuş. Seride komedinin “k”si bile yok. O yüzden ben önceden uyarmış olayım, izlediğiniz veya okuduğunuzda size yapacağı tek şey sizi üzmek olacak. Bide benim gibi sinirlendirebilir de.

Karakterlere gelecek olursak. Her karakter keskin ve net şekilde bir duygu üzerinden bir kişiliği sembolize ederken ana karakter karmaşa üzerinden kendisini anlatıyor. Anime karakter algınızı alt üst ediyor.

Anime tamamen karakterlere ve psikolojik etkenlere dayanıyor. Kasuga’nın hayatının bir hata ile altüst olması, Nakamura’nın sapkın düşünceleri ve yaşananlar ele alınıyor. Ayrıca animeden hareketli sahneler, aksiyon gibi sahneler de beklememek lazım. Animeyi ayakta tutan tek şey merak. Kasuga şimdi ne yapacak, şimdi ne olacak sorusu animeyi ayakta tutan tek şey. Özellikle bölüm sonları öyle bir bitiyor ki, hani bütün bölümde bir şey olmasa bile sanki sezon finali edasında havada, merak içinde bırakılması çok başarılı. Merak unsuru dışında fazla bir şey beklemeyin. Beni aşırı sinir eden bir seri olsa da sırf merak ettiğim için izemeye devam ettim mesela. Ama yarım bittiği için insan iyice hayal kırıklığına uğruyor. Yani rahatsız olduğum bi animeyi sırf merakımdan sonuna kadar izledim ama sonunda eli boş döndüm. Beni öyle bi sinir etti ki bu durum dayanamayıp mangasını okudum.

Anime hikaye olarak mangayla tıpatıp uyumlu, atlanan sahne veya olay yok diyebilirim.

Mangası ve animesinin çizimleri arasında uçurum kadar fark var. Mangada çizimler biraz daha çocuksu, karakterler tam da ortaokullulara uygun bir şekilde, daha yaşı küçük bir görünüme sahip. Mangasından farklı olarak karakterler daha bir olgun animede.

Burdan ötesi ~SPOILER~ olacak ama umrumda değil. Spoiler yemekten ve vermekten nefret eden ben bu anime ve manga beni öyle bir çileden çıkardı ki içimdekileri söylemezsem rahatlayamam. Özellikle de bu seride en sinir olduğum şey komple Nakamura karakteri, nefretimi apayrı bir boyuta ulaştırdı diyebilirim. Psikopatın önde gideni ve mangasını sırf bunun için okudum aslında. Nakamura karakterinin bu davranışları ve tavırları, tüm bunları yapmasının sebebini çok merak ettim. Hep büyük bir travma mı yaşamış acaba diye düşündüm, ne bileyim, tecavüze mi uğradı, cinsel istismar mı görüyor, ya da şiddet mi görüyor tarzı geçerli bir sebep bekledim bu yaptığı sapıkça ve psikopatça zorbalıklar için. Ama manganın sonunda anladım ki aslında HİÇBİR SORUNU YOKMUŞ, kafayı yemelik resmen. Ailesi çok iyi nazik insanlar, onu da her şeye rağmen seviyorlar, ilgi gösteriyorlar, bir tek annesi ve babası ayrı ama ailesi boşanmış birsürü çocuk var, bu durum birinin bu derece psikopatça şeyler yapmasına sebebiyet olamaz asla. Şu Nakamura karakterinin tek iyi tarafı şaşırtıcı derecede dürüst olması, normal insanlarla ve bizimle arasındaki tek fark bu, ne düşünüyorsa onu söylemesi. Hayatını en dürüst şekilde yaşayan insan olabilir. İnsanın içindeki gerçek kişiliği su yüzüne çıkartan bir karakter. Tek sorun, ve karakterin en kötü tarafı da fazla hastalıklı beyinli olması zaten, normal olmayan bir derecede. Onu ve yaptıklarını asla onaylamıyorum. Hiçbir karakter beni bu kadar sinir etmemişti, yaptıklarını iğrenerek izledim resmen.

Tamamen psikopat işi. Nakamura'nın hiçbir sebebi olmadan bunları yapmış olmasını hala da kabul edemiyorum. Yorumlara baktığımda birçok kişi çok üzülmüş ve acımış bu karaktere, pardon da nesine üzülüdünüz? Kötü bir şey mi yaşamış da bu yaptıklarını anlayışla karşılıyorsunuz? Sadece psikopat bir zorbanın teki işte, bu karaktere acındırılmaya çalışılması çok saçma olmuş, ona acıyanlar daha da saçma varlıklar. Nakamura, kendi gibi olduğunu düşündüğü Kasuga'nın gerçek kişiliğini falan ortaya çıkarmıyor, sadece onu kendisine benzetiyor zorbalık yaparak ve manipüle ederek. Saf kötülük bu. Tertemiz kötü bir karaktere sempati duymanızı sağlayan ne anlamadım. Nakamura'nın tüm bu yaptıklarının altında geçerli bir travma olsaydı seri anlam kazanırdı ama yok.

İlk başlarda zorbalık gördüğü için de Kasuga'ya üzülüyordum, acıyordum ama daha sonra ona da sinir olmaya başladım. Bu kadar da mal olmazsın be kardeşim, nasıl kendini bu derece kullanmasına izin verebilirsin?! Kişiliği gereği kolay manipüle ediliyor ve eziliyor tamam ama bu kadarı fazla yani.

Herneyse, yeterince uzattım ama en azından içimdekileri döktüm. Hepsini okursanız sevinirim, okumazsanız da n'apiyim yani -_-

 

Sonuç olarak sinir bozucu bir seri. Aşırı sapkın, manyak bir şey. Ama oldukça sürükleyici ve bayaaa bi etkileyici olduğunu kabul edicem. Psikolojik türünün hakkını vermiş. Benim izlerken psikolojim yerlebir oldu cidden.

Psikolojik anime ve manga türlerine alışkanlığınız yoksa serinin durağanlığı, karakter davranışları ve farklı animasyonu itici gelebilir, eğer ki konuyu ilginç bulup bir şans vereyim diyorsanız psikolojik türde bir yapım olduğunu unutmadan ve günümüz anime klişelerini beklemeden izlemeye çalışmanızı tavsiye ederim. Ve tabii animeyi sonuna kadar izlemeyi başarabilirseniz devamını merak ediceksiniz zaten, bu yüzden mangasını da okuyun. Nakamura için spoiler vermiş olabilirim ama animenin bittiği yerden sonra mangada birsürü şeyler oluyor, hikayenin ilerleyişi değişiyor falan, okuyun işte.

 

 

__________________________________________________________________________

Kaynak: turkanime.tv; animeler.net; anime-inceleme.com; figurex.net; animefantastica.com

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

One Piece

  One Piece   (hala yayınlanmaya devam ediyor) - GÜNCELİM   Tür: Aksiyon, Macera, Komedi, Süper Güçler, Dram, Fantastik, Shounen   Bölüm: ∞ ...